English    Türkçe    فارسی   

3
2828-2837

  • Tut ki âlem, güneşle, nurla dopdolu… Sen, kör gibi karanlıklara gittikten sonra elbette ondan uzakta kalırsın, mahrum olursun!
  • گیر عالم پر بود خورشید و نور ** چون روی در ظلمتی مانند گور
  • O kerem sahibi aya pencereni kapatırsan o ulu nurdan elbette nasibin olmaz!
  • بی نصیب آیی از آن نور عظیم ** بسته‌روزن باشی از ماه کریم
  • Sen köşkten çıkmış, kuyuya girmişsin. Bu geniş âlemlerin ne günahı var? 2830
  • تو درون چاه رفتستی ز کاخ ** چه گنه دارد جهانهای فراخ
  • Kurt huylarıyla huylanmış olan ruh, Yusuf’un yüzünü nasıl görebilir, söyle!
  • جان که اندر وصف گرگی ماند او ** چون ببیند روی یوسف را بگو
  • Davud’un sesi dağlara, taşlara ulaştı da yine o taş yüreklilerin kulaklarına girmedi!
  • لحن داودی به سنگ و که رسید ** گوش آن سنگین دلانش کم شنید
  • Her an akla, insafa aferin! Doğrusunu Allah bilir ya!
  • آفرین بر عقل و بر انصاف باد ** هر زمان والله اعلم بالرشاد
  • Ey Sebâlılar, peygamberleri tasdik edin, Allah’a olan ruhu tasdik edin!
  • صدقوا رسلا کراما یا سبا ** صدقوا روحا سباها من سبا
  • Tasdik edin; onlar doğmuş güneşlerdir… Onlar sizi kıyametin azaplarından kurtarırlar. 2835
  • صدقوهم هم شموس طالعه ** یومنوکم من مخازی القارعه
  • Tasdik edin; onlar kıyamet kopmadan önce, oraya varmanızdan evvel sizi de nurlandıran, âlemi de nurlandıran aydın dolunaydır.
  • صدقوهم هم بدور زاهره ** قبل ان یلقوکم بالساهره
  • Tasdik edin; onlar karanlıkları aydınlatan ışıklardır… Ulu tutun, ağırlayın… Onlar, rica ve niyaz anahtarlarıdır.
  • صدقوهم هم مصابیح الدجی ** اکرموهم هم مفاتیح الرجا