- Bir ovaya bakıyordu, gönlü orasını çekmekteydi; bir de tanelere bakıyordu, hırsı kendisini oraya sürüklemekteydi.
- یک نظر او سوی صحرا میکند ** یک نظر حرصش به دانه میکشد
- Bu iki istek arasında çırpındı, durdu… Nihayet aklı başından gitti; tanelere tamah etti, uzağa düştü!
- این نظر با آن نظر چالیش کرد ** ناگهانی از خرد خالیش کرد
- Başka bir kuş da bu tereddüdü bıraktı, tanelere meyletmedi, sahraya uçup gitti. 2865
- باز مرغی کان تردد را گذاشت ** زان نظر بر کند و بر صحرا گماشت
- Neşeli bir surette kol kanat açtı; ne mutlu ona! Bütün hürlerin ulusu, başı oldu.
- شاد پر و بال او بخا له ** تا امام جمله آزادان شد او
- Onu kendisine baş yapan da kurtuldu, emniyet makamına ulaştı.
- هر که او را مقتدا سازد برست ** در مقام امن و آزادی نشست
- Çünkü bu kuşun gönlü, ihtiyata riayet edenlerin padişahı kesildi de konağı, güllükler, çimenlikler dolu!
- زانک شاه حازمان آمد دلش ** تا گلستان و چمن شد منزلش
- O ihtiyatından razı, ihtiyatı ondan memnun… İşte sen de tedbirde bulunacaksan böyle bir tedbirde bulun, bu işe sarılacaksan böyle bir işe sarıl!
- حزم ازو راضی و او راضی ز حزم ** این چنین کن گر کنی تدبیر و عزم
- Nice defalar hırs tuzağına düştün, boğazını kesilmeye teslim ettin! 2870
- بارها در دام حرص افتادهای ** حلق خود را در بریدن دادهای
- Tövbeler kabul eden Allah, yine seni azat etti, tövbeni kabul ederek seni neşelendirdi.
- بازت آن تواب لطف آزاد کرد ** توبه پذرفت و شما را شاد کرد
- “Tövbenizi bozar, kötülüğe başlarsanız biz de tekrar size azap ederiz. Biz yapılan işlere uygun karşılıkları çift ettik” dedi.
- گفت ان عدتم کذا عدنا کذا ** نحن زوجنا الفعال بالجزا