- Sen de bir belâya, bir musibete düştün mü büzülürsün, hırs kemiklerin bitişir; küçülür, kalırsın.
- استخوان حرص تو در وقت درد ** درهم آید خرد گردد در نورد
- “Tövbeden bir ev kurayım, kışın o evceğizde barınayım” dersin.
- گویی از توبه بسازم خانهای ** در زمستان باشدم استانهای
- Fakat dertten kurtuldun da hırsın büyüdü mü köpek gibi ev sevdası geçer gider.
- چون بشد درد و شدت آن حرص زفت ** همچو سگ سودای خانه از تو رفت
- Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükreden kişi, hiç şükretmeyi bırakır da nimet sevdasına düşer mi? 2895
- شکر نعمت خوشتر از نعمت بود ** شکرباره کی سوی نعمت رود
- Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
- شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
- Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
- نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
- Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
- نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
- Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
- سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکمخواری و دق
- Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
- منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
- Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa! 2900
- قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود
- Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
- قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق