English    Türkçe    فارسی   

3
2918-2927

  • Siz yıllarca öğütler verdiniz, afsunlar okudunuz. Bizim de her lâhza derdimiz arttı, bağımız kuvvetlendi.
  • سالها گفتید زین افسون و پند ** سخت‌تر می‌گشت زان هر لحظه بند
  • Eğer bu hastalık, iyileşecek bir hastalık olsaydı nihayet bir zerresi olsun geçerdi.
  • گر دوا را این مرض قابل بدی ** آخر از وی ذره‌ای زایل شدی
  • İnsan susuzluk hastalığına uğrarsa içtiği su, ciğere gitmez… Denizi içse başka bir yere gider. 2920
  • سده چون شد آب ناید در جگر ** گر خورد دریا رود جایی دگر
  • Nihayet el ayak şişer... Su içmek, susuzluğu bir türlü geçirmez” dediler.
  • لاجرم آماس گیرد دست و پا ** تشنگی را نشکند آن استقا
  • Peygamberlerin, tekrar onlara cevap vermeleri
  • باز جواب انبیا علیهم السلام ایشان را
  • Peygamberler dediler ki: “Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Allah’ın ihsan ve rahmetlerine son yoktur.
  • انبیا گفتند نومیدی بدست ** فضل و رحمتهای باری بی‌حدست
  • Böyle bir ihsan sahibinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete el atın, yapışın!
  • از چنین محسن نشاید ناامید ** دست در فتراک این رحمت زنید
  • Nice işler vardır ki ilk önce güç görünür de sonradan kolaylaşır, o güçlük geçer gider.
  • ای بسا کارا که اول صعب گشت ** بعد از آن بگشاده شد سختی گذشت
  • Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… Karanlığın ardında nice güneşler var! 2925
  • بعد نومیدی بسی اومیدهاست ** از پس ظلمت بسی خورشیدهاست
  • Esasen tutalım yürekleriniz taş kesildi, kulağınıza, gönlünüze kilitler vuruldu.
  • خود گرفتم که شما سنگین شدیت ** قفلها بر گوش و بر دل بر زدیت
  • Sözümüzü kabul edecek yahut etmeyeceksiniz… biz buna aldırış etmeyiz. Aldırış ettiğimiz şey Allah’a teslim olmak, fermanını yerine getirmektedir.
  • هیچ ما را با قبولی کار نیست ** کار ما تسلیم و فرمان کردنیست