- Dumanı başından çıkıp neşesi, zevki arttıkça arttı… Sofilerde ona uydular, semâa başladılar.
- چونک دود و شور او بسیار شد ** هر که صوفی بود با او یار شد
- Kih, kih gülmeye, hay huy etmeye koyuldular… Defalarca kendilerinden geçip kendilerine geldiler.
- کخکخی و های و هویی میزدند ** تای چندی مست و بیخود میشدند
- Herzevekilin biri, sofiye “Çiviye asılı ve içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
- بوالفضولی گفت صوفی را که چیست ** سفرهای آویخته وز نان تهیست
- Sofi dedi ki: “ Yürü git be… Sen manasız bir suretten ibaretsin… Sen varlık peşinde koş, âşık değilsin sen.
- گفت رو رو نقش بیمعنیستی ** تو بجو هستی که عاشق نیستی
- Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi. Varlığa bağlanmaz. 3020
- عشق نان بی نان غذای عاشق است ** بند هستی نیست هر کو صادقست
- Âşıkların varlıkla işi yoktur… Âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.
- عاشقان را کار نبود با وجود ** عاشقان را هست بی سرمایه سود
- Kanatları yoktur, âlemin etrafında uçarlar… Elleri yoktur, topu meydandan kaparlar!
- بال نه و گرد عالم میپرند ** دست نه و گو ز میدان میبرند
- Mana kokusunu duyan o yoksul da eli kesik olduğu halde zembil örerdi ya!
- آن فقیری کو ز معنی بوی یافت ** دست ببریده همی زنبیل بافت
- Âşıklar, yoklukta çadır kurarlar… Onlar, yokluk gibi bir renktedirler, bir tek ruhları vardır onların!
- عاشقان اندر عدم خیمه زدند ** چون عدم یکرنگ و نفس واحدند
- Süt emen çocuk yemekten nasıl zevk alabilir? Perinin gıdası kokudan ibarettir. 3025
- شیرخواره کی شناسد ذوق لوت ** مر پری را بوی باشد لوت و پوت