- Sofra, onun önünde ekmeksizdir, bomboştur… Fakat Yakup’un önünde nimetlerle dopdoludur, iştahını açar.
- سفرهی او پیش این از نان تهیست ** پیش یعقوبست پر کو مشتهیست
- Yüzünü yıkamayan, hurilerin yüzünü göremez. Peygamber, “Namaz, ancak huzur-u kalple kılınır” demiştir.
- روی ناشسته نبیند روی حور ** لا صلوة گفت الا بالطهور
- Canların gıdası aşktır. Bundan dolayı ruhların gıdası, açlıktır.
- عشق باشد لوت و پوت جانها ** جوع ازین رویست قوت جانها
- Yakup, Yusuf’a acıkmıştı, ekmek kokusu ona ta uzaklardan gelmekteydi. 3035
- جوع یوسف بود آن یعقوب را ** بوی نانش میرسید از دور جا
- Hâlbuki Yusuf’un gömleğini alıp koşa koşa Yakup’a getiren o gömleğin kokusunu duymadı bile!
- آنک بستد پیرهن را میشتافت ** بوی پیراهان یوسف مینیافت
- Aradaki mesafe yüzlerce fersahken Yakup, Yakup olduğundan Yusuf’un gömleğinin kokusunu duyuyordu.
- و آنک صد فرسنگ زان سو بود او ** چونک بد یعقوب میبویید بو
- Nice âlimler vardır ki hakikî ilimden hakiki irfandan nasipleri yoktur. Bu çeşit âlim, ilim hafızıdır, ilim sevgilisi değil.
- ای بسا عالم ز دانش بینصیب ** حافظ علمست آنکس نه حبیب
- Onun sözlerini duyan kişi, alelâde bir adam olsa bile o sözleri anlar, hakikat korkusunu alır.
- مستمع از وی همییابد مشام ** گرچه باشد مستمع از جنس عام
- Çünkü böyle âlimin eline düşen gömlek, eğretidir, bir zaman içindir… Esir tellâlının elindeki cariye gibi! 3040
- زانک پیراهان بدستش عاریهست ** چون بدست آن نخاسی جاریهست
- Tellâlın eline düşen cariye, müşteri içindir, tellâla ne fayda var?
- جاریه پیش نخاسی سرسریست ** در کف او از برای مشتریست