- Doğrusu şu: yaradılış bu hükümlerden hariç olarak sebepsiz, illetsiz yokluktan sular coşturmada.
- بلک بی علت و بیرون زین حکم ** آب رویانید تکوین از عدم
- Sen çocukluğundan sebepleri görüyor, bilgisizliğinden sebeplere yapışıyorsun.
- تو ز طفلی چون سببها دیدهای ** در سبب از جهل بر چفسیدهای
- Sebepleri görüyor da müsebbipten gaflet ediyorsun. Bu hakikati örten, müsebbibin yüzünü gizleyen sebeplere ondan meyletmektesin sen.
- با سببها از مسبب غافلی ** سوی این روپوشها زان مایلی
- Sebepler gitti mi başına vurmağa başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun. 3155
- چون سببها رفت بر سر میزنی ** ربنا و ربناها میکنی
- Tanrı da sana “Hadi, yürü, sebebe git… Ne acayip şey, sen, beni, yarattığım sebepler için andın ha!” der.
- رب میگوید برو سوی سبب ** چون ز صنعم یاد کردی ای عجب
- O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o lâftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık “ der ama
- گفت زین پس من ترا بینم همه ** ننگرم سوی سبب و آن دمدمه
- Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın. Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam!
- گویدش ردوا لعادوا کار تست ** ای تو اندر توبه و میثاق سست
- Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur. Rahmet etrafında dönüp dolaşırım, herkese rahmet ederim ben!
- لیک من آن ننگرم رحمت کنم ** رحمتم پرست بر رحمت تنم
- Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der. 3160
- ننگرم عهد بدت بدهم عطا ** از کرم این دم چو میخوانی مرا
- Evet… Kafile halkı Peygamber’in mucizesine hayran oldu… “Ya Muhammed, ey deniz huylu Peygamber, bu ne?
- قافله حیران شد اندر کار او ** یا محمد چیست این ای بحر خو