English    Türkçe    فارسی   

3
3154-3163

  • Sebepleri görüyor da müsebbipten gaflet ediyorsun. Bu hakikati örten, müsebbibin yüzünü gizleyen sebeplere ondan meyletmektesin sen.
  • با سببها از مسبب غافلی ** سوی این روپوشها زان مایلی
  • Sebepler gitti mi başına vurmağa başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun. 3155
  • چون سببها رفت بر سر می‌زنی ** ربنا و ربناها می‌کنی
  • Tanrı da sana “Hadi, yürü, sebebe git… Ne acayip şey, sen, beni, yarattığım sebepler için andın ha!” der.
  • رب می‌گوید برو سوی سبب ** چون ز صنعم یاد کردی ای عجب
  • O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o lâftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık “ der ama
  • گفت زین پس من ترا بینم همه ** ننگرم سوی سبب و آن دمدمه
  • Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın. Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam!
  • گویدش ردوا لعادوا کار تست ** ای تو اندر توبه و میثاق سست
  • Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur. Rahmet etrafında dönüp dolaşırım, herkese rahmet ederim ben!
  • لیک من آن ننگرم رحمت کنم ** رحمتم پرست بر رحمت تنم
  • Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der. 3160
  • ننگرم عهد بدت بدهم عطا ** از کرم این دم چو می‌خوانی مرا
  • Evet… Kafile halkı Peygamber’in mucizesine hayran oldu… “Ya Muhammed, ey deniz huylu Peygamber, bu ne?
  • قافله حیران شد اندر کار او ** یا محمد چیست این ای بحر خو
  • Küçücük bir kırbayı sebep ittihaz ettin, Arap’ı da suya gark ettin. Kürdü de!
  • کرده‌ای روپوش مشک خرد را ** غرقه کردی هم عرب هم کرد را
  • O kölenin kırbasının gaybdan suyla dolması ve kara yüzünün ulu Allah’ın izniyle ağarması
  • مشک آن غلام ازغیب پر آب کردن بمعجزه و آن غلام سیاه را سپیدرو کردن باذن الله تعالی
  • Ey köle, şimdi kırbanın dolu olduğunu da gör de şikâyet edip iyi, kötü söylenme” dediler.
  • ای غلام اکنون تو پر بین مشک خود ** تا نگویی درشکایت نیک و بد