English    Türkçe    فارسی   

3
3299-3308

  • Kendine gel… Kudretin, kâr elde etmek için bir sermayedir. Kudret zamanını kaçırma, kıymetini bil!
  • قدرتت سرمایه‌ی سودست هین ** وقت قدرت را نگه دار و ببین
  • İnsan, “Kerremna“ kır atına binmiş, ihtiyar dizginini de akıl eline vermiştir. 3300
  • آدمی بر خنگ کرمنا سوار ** در کف درکش عنان اختیار
  • Musa, tekrar ona şefkatle öğüt vererek “İsteğin seni mahcup eder, yüzünü sarartır.
  • باز موسی داد پند او را بمهر ** که مرادت زرد خواهد کرد چهر
  • Gel, bu sevdadan vazgeç. Allah’tan kork. Şeytan, seni aldatmış, o sana ders vermiş!“ dedi.
  • ترک این سودا بگو وز حق بترس ** دیو دادستت برای مکر درس
  • Adam’ın, yalnız kümes hayvanlarıyla köpeğin dillerini anlamaya razı olması, Musa aleyhiselâm’ın da onun bu muradını yerine getirmesi
  • قانع شدن آن طالب به تعلیم زبان مرغ خانگی و سگ و اجابت موسی علیه السلام
  • Adam, “Bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret.” dedi.
  • گفت باری نطق سگ کو بر درست ** نطق مرغ خانگی کاهل پرست
  • Musa dedi ki: “Hadi, peki… Bu ikisinin dillerini anlayacaksın, yürü git! “
  • گفت موسی هین تو دانی رو رسید ** نطق این هر دو شود بر تو پدید
  • Adam, sabah çağı, bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım ki? Diye kapının eşiğinde beklemekteydi. 3305
  • بامدادان از برای امتحان ** ایستاد او منتظر بر آستان
  • Hizmetçi kadın sofra örtüsü silkerken bir lokmacık bayat ekmek düştü.
  • خادمه سفره بیفشاند و فتاد ** پاره‌ای نان بیات آثار زاد
  • Ekmek parçasını horoz, hemencicik kapıverdi. Köpek dedi ki: Sen, bize zulmettin.
  • در ربود آن را خروسی چون گرو ** گفت سگ کردی تو بر ما ظلم رو
  • Buğday tanesi de yiyebilirsin. Hâlbuki ben yiyemem ki… Yerimde, yurdumda bundan âcizim ben.
  • دانه‌ی گندم توانی خورد و من ** عاجزم در دانه خوردن در وطن