- Ölünce de akrabası, yoksullara köpeklere ekmekler dağıtacaklar” dedi.
- چون غلام او بمیرد نانها ** بر سگ و خواهنده ریزند اقربا
- Adam, bunu duyunca köleyi de satıp ziyandan kurtuldu, yüzü parladı, neşelendi. 3325
- این شنید و آن غلامش را فروخت ** رست از خسران و رخ را بر فروخت
- Şükürler etmekte, âlemde üç ziyandan da kurtuldum.
- شکرها میکرد و شادیها که من ** رستم از سه واقعه اندر زمن
- Kümes hayvanlarıyla köpeklerin dillerini öğrendim de kötü takdirlerden kendimi kurtardım demekteydi.
- تا زبان مرغ و سگ آموختم ** دیدهی س القضا را دوختم
- Ekmekten mahrum kalan köpek, üçüncü gün “Ey tek, çift atıp duran herzevekil ve yalancı horoz!
- روز دیگر آن سگ محروم گفت ** کای خروس ژاژخا کو طاق و جفت
- Köpeğe vaat ettiği üç şeyde de yalanı çıkmış olan horozun utanması
- خجل گشتن خروس پیش سگ به سبب دروغ شدن در آن سه وعده
- Yalanın, düzenin niceye bir sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?” dedi.
- چند چند آخر دروغ و مکر تو ** خود نپرد جز دروغ از وکر تو
- Horoz dedi ki: “Haşa… Ne ben yalan söylerim, ne benim cinsimden olan öbür horozlar. Biz yalandan yunmuş, arınmışız! 3330
- گفت حاشا از من و از جنس من ** که بگردیم از دروغی ممتحن
- Biz horozlar, müezzinler gibi doğru söyler, güneşi gözetler, vakit geldi mi ki diye bekler dururuz!
- ما خروسان چون مذن راستگوی ** هم رقیب آفتاب و وقتجوی
- Bizi bir leğen altına kapatsalar yine içten içe güneşi gözler, onun nerede olduğunu anlarız.
- پاسبان آفتابیم از درون ** گر کنی بالای ما طشتی نگون
- Velîler, güneşin bekçileridir. İnsanlar içinde Allah sırlarını bilir, anlar onlar.
- پاسبان آفتابند اولیا ** در بشر واقف ز اسرار خدا