- Biz horozlar, müezzinler gibi doğru söyler, güneşi gözetler, vakit geldi mi ki diye bekler dururuz!
- ما خروسان چون مذن راستگوی ** هم رقیب آفتاب و وقتجوی
- Bizi bir leğen altına kapatsalar yine içten içe güneşi gözler, onun nerede olduğunu anlarız.
- پاسبان آفتابیم از درون ** گر کنی بالای ما طشتی نگون
- Velîler, güneşin bekçileridir. İnsanlar içinde Allah sırlarını bilir, anlar onlar.
- پاسبان آفتابند اولیا ** در بشر واقف ز اسرار خدا
- Allah, bizi namaz vaktini bildirmek üzere Âdemoğluna hediye etmiştir.
- اصل ما را حق پی بانگ نماز ** داد هدیه آدمی را در جهاز
- İçimizden biri yanılır da vakitsiz öterse o ötüşü ölümüne sebep olur. 3335
- گر بناهنگام سهویمان رود ** در اذان آن مقتل ما میشود
- Vakitsiz “Haydin namaza” dememiz, kanımızı mubah eder.
- گفت ناهنگام حی عل فلاح ** خون ما را میکند خوار و مباح
- Masum olan, yanılmayansa ancak vahye mahzar olan can horozudur.
- آنک معصوم آمد و پاک از غلط ** آن خروس جان وحی آمد فقط
- Kölesini de sattı. Köle satılır satılmaz öldü, alan da iki kat ziyana girdi.
- آن غلامش مرد پیش مشتری ** شد زیان مشتری آن یکسری
- Malını kaçırdı ama iyi bil ki kendi kanına girdi.
- او گریزانید مالش را ولیک ** خون خود را ریخت اندر یاب نیک
- Bir ziyana uğramak, birçok ziyanları defedecekti. Cismimiz, malımız, canlarımıza fedadır; canımıza gelecek belâ, cismimize, malımıza gelir. 3340
- یک زیان دفع زیانها میشدی ** جسم و مال ماست جانها را فدا