- Köyde halk da, ileri gelenler de kurban etleri, lalangalar, yemekler yiyecekler. 3345
- پارههای نان و لالنگ و طعام ** در میان کوی یابد خاص و عام
- Yoksullara, köpeklere bir hayli öküz eti, koca koca ekmekler dağıtılacak.
- گاو قربانی و نانهای تنک ** بر سگان و سایلان ریزد سبک
- Atın, eşeğin, kölenin ölümü, bu ham mağrura gelecek kazayı defedecekti.
- مرگ اسپ و استر و مرگ غلام ** بد قضا گردان این مغرور خام
- Fakat o, malının ziyan olmasından ve bu yüzden derde düşmesinden kaçtı, malını çoğalttı… Çoğalttı ama kendi kanına girdi!
- از زیان مال و درد آن گریخت ** مال افزون کرد و خون خویش ریخت
- Dervişlerin bu riyazatları neden? Çünkü cisme verilen o eziyetler, canların bakasına sebep olur.
- این ریاضتهای درویشان چراست ** کان بلا بر تن بقای جانهاست
- Salik, ebediliğe erişmese nasıl olur da tenini hastalıklara uğratır, helâk eder? 3350
- تا بقای خود نیابد سالکی ** چون کند تن را سقیم و هالکی
- Ruhu, karşılığında elde edeceği şeyleri görmese insan, elini açar da cömertlik eder, ibadette bulunur mu?
- دست کی جنبد به ایثار و عمل ** تا نبیند داده را جانش بدل
- Kâr ummaksızın veren ancak Allah’tır, Allah’tır, Allah!
- آنک بدهد بی امید سودها ** آن خدایست آن خدایست آن خدا
- Yahut da Allah huylarıyla huylanmış olan, nur olan, Allah parıltısını elde eden Allah velisi.
- یا ولی حق که خوی حق گرفت ** نور گشت و تابش مطلق گرفت
- Çünkü o ganidir, ondan başka herkes yoksul. Bir yoksul, karşılık ummadan al diyebilir, mal verebilir mi?
- کو غنی است و جز او جمله فقیر ** کی فقیری بی عوض گوید که گیر