- Yahut da Allah huylarıyla huylanmış olan, nur olan, Allah parıltısını elde eden Allah velisi.
- یا ولی حق که خوی حق گرفت ** نور گشت و تابش مطلق گرفت
- Çünkü o ganidir, ondan başka herkes yoksul. Bir yoksul, karşılık ummadan al diyebilir, mal verebilir mi?
- کو غنی است و جز او جمله فقیر ** کی فقیری بی عوض گوید که گیر
- Çocuk, elmayı görmedikçe kokmuş soğanı elinden bırakır mı hiç? 3355
- تا نبیند کودکی که سیب هست ** او پیاز گنده را ندهد ز دست
- Bütün alışverişlerde maksat var. Herkes, bir şey elde etmek için dükkânına geçmiş, kurulmuştur.
- این همه بازار بهر این غرض ** بر دکانها شسته بر بوی عوض
- Yüzlerce güzel matahlar gösterir, gönlünden elde edeceği karşılığı düşünür durur.
- صد متاع خوب عرضه میکنند ** واندرون دل عوضها میتنند
- Ey din ulusu, bir selâm bile duymazsın ki selâm veren, sonunda yenini, yakanı yakalamasın.
- یک سلامی نشنوی ای مرد دین ** که نگیرد آخرت آن آستین
- Kardeş, ben halkın ileri gelenlerinden de, geri kalanlarından da tamahsız bir selâm bile işitmedim vesselâm!
- بی طمع نشنیدهام از خاص و عام ** من سلامی ای برادر والسلام
- Yalnız Allah’ın selâmında bir tamah yoktur… İşte o kadar. Sen ev ev, yer yer onu ara, gaflet etme! 3360
- جز سلام حق هین آن را بجو ** خانه خانه جا بجا و کو بکو
- Ben ağzı güzel kokan adamın ağzından hem Allah haberini duydum, hem Allah selâmını!
- از دهان آدمی خوشمشام ** هم پیام حق شنودم هم سلام
- Bu Allah erlerinin selâmını da canla, gönülle kabul eder; Allah selâmını onların selâmından duyar, içerim.
- وین سلام باقیان بر بوی آن ** من همینوشم به دل خوشتر ز جان