English    Türkçe    فارسی   

3
338-347

  • Vefasızlara kendini feda ediyor, kötü bir zan yüzünden o tarafa doğru gidiyorsun.
  • چون فدای بی‌وفایان می‌شوی ** از گمان بد بدان سو می‌روی
  • Bense unutmadan, vefasızlıktan berîyim. Benim yanıma gelsen bile kötü bir zanla gelirsin.
  • من ز سهو و بی‌وفاییها بری ** سوی من آیی گمان بد بری
  • Sen, hani kendine benzeyenlerin önünde iki kat olursun ya… İşte onlar hakkında kötü zanda bulun. 340
  • این گمان بد بر آنجا بر که تو ** می‌شوی در پیش همچون خود دوتو
  • Nice ulu ulu dostlar, yoldaşlar edindin. Sana, nerede onlar diye sorsam gittiler dersin.
  • بس گرفتی یار و همراهان زفت ** گر ترا پرسم که کو گویی که زفت
  • İyi dostun yüce göklere gitti kötülük dostunsa yerin dibine geçti.
  • یار نیکت رفت بر چرخ برین ** یار فسقت رفت در قعر زمین
  • Ara yerde sen kalakaldın, yardımsız, yardımcısız kervandan arta kalan ve sönmeye mahkûm ateşe döndün.
  • تو بماندی در میانه آنچنان ** بی‌مدد چون آتشی از کاروان
  • Ey baba yiğit dost, yukardan, aşağıdan münezzeh olanın eteğini tut.
  • دامن او گیر ای یار دلیر ** کو منزه باشد از بالا و زیر
  • O, ne İsa gibi göklere ağar, ne Karun gibi yerlere geçer. 345
  • نه چو عیسی سوی گردون بر شود ** نه چو قارون در زمین اندر رود
  • Sen yerden, yurttan alımdan, satımdan kaldın mı o, mekân âleminde de seninle beraberdir, Lâmekân âleminde de.
  • با تو باشد در مکان و بی‌مکان ** چون بمانی از سرا و از دکان
  • Bulanıklardan, duruluklar çıkarır, cefalarını vefa yerine tutar.
  • او بر آرد از کدورتها صفا ** مر جفاهای ترا گیرد وفا