- Sülûkte virdini terk edersen zahmete, mihnete düşer, sıkıntıya uğrarsın ya.
- چون تو وردی ترک کردی در روش ** بر تو قبضی آید از رنج و تبش
- İşte o tediptir. Yapma, o eski ahdi hiç değiştirme demektir. 350
- آن ادب کردن بود یعنی مکن ** هیچ تحویلی از آن عهد کهن
- Bu iç sıkıntısı bir zincir şeklini almadan, bu gönlünü sıkan şey, ayağını bağlamadan önce.
- پیش از آن کین قبض زنجیری شود ** این که دلگیریست پاگیری شود
- Bu işareti, beyhude zan etmemen için uğradığın o makul zahmet, duyguna hitap eder bir hâle gelir ve meydana çıkar.
- رنج معقولت شود محسوس و فاش ** تا نگیری این اشارت را بلاش
- Suç işlediğin zaman iç sıkıntıları gönlünü kaplar, bu sıkıntılar, ecelden sonra ist zincir şekline bürünür.
- در معاصی قبضها دلگیر شد ** قبضها بعد از اجل زنجیر شد
- Burada bizi anmaktan çekinen kişiye dar bir yaşayış verilir ve körlükle cezalanır.
- نعط من اعرض هنا عن ذکرنا ** عیشة ضنک و نجزی بالعمی
- Hırsız, insanların mallarını çaldı mı bir iç sıkıntısı, bir darlık gönlünü tırmalamaya başlar. 355
- دزد چون مال کسان را میبرد ** قبض و دلتنگی دلش را میخلد
- O, bu sıkıntı, bu darlık nedir ki, der. Şerrinden ağlayan mazlum yok mu? İşte onun sıkıntısı, onun darlığı.
- او همیگوید عجب این قبض چیست ** قبض آن مظلوم کز شرت گریست
- Bu darlığa, bu sıkıntıya pek aldırış etmezse bu inadının rüzgârı ateşini üfler.
- چون بدین قبض التفاتی کم کند ** باد اصرار آتشش را دم کند
- Hulâsa gönül sıkıntısı, memurların sıkıştırması hâline gelir, o manalar, duyulur, görülür bir hâle gelip meydana çıkar.
- قبض دل قبض عوان شد لاجرم ** گشت محسوس آن معانی زد علم