English    Türkçe    فارسی   

3
3558-3567

  • Bir anaya benzeyen tabiatın da kuzu, koyundan doğsun diye ağrıya düşüyor, bu ağrı, doğum yolunu açıyor.
  • مادر طبعم ز درد مرگ خویش ** می‌کند ره تا رهد بره ز میش
  • Ey tabiat, rahmini aç… Kuzu büyüdü, çıksın da o yemyeşil ovada yayılsın, otlasın artık!
  • تا چرد آن بره در صحرای سبز ** هین رحم بگشا که گشت این بره گبز
  • Doğum ağrısı, gebeye bir derttir ama çocuk için zindanın yıkılması gibidir. 3560
  • درد زه گر رنج آبستان بود ** بر جنین اشکستن زندان بود
  • Gebe, ne yapayım, nereye sığınayım? Diye ağlar… Çocuk kurtuluş vakti geldi diye güler!
  • حامله گریان ز زه کاین المناص ** و آن جنین خندان که پیش آمد خلاص
  • Göğün altındaki analar (ateş, yel, su, toprak) la cansız şeyler, canlı mahlûklar, nebatlar. Hulâsa ne varsa,
  • هرچه زیر چرخ هستند امهات ** از جماد و از بهیمه وز نبات
  • Hepsi, birbirlerinin derdinden gafildir. Yalnız bilen ve kemale sahip olan kişiler, bunların dertlerini bilir.
  • هر یکی از درد غیری غافل اند ** جز کسانی که نبیه و کامل‌اند
  • Kösenin, başkalarının evinde olanları bildiği kadar kabasakal, kendi evindekini bilemez.
  • آنچ کوسه داند از خانه‌ی کسان ** بلمه از خانه خودش کی داند آن
  • Amca, sen, kendi halini bilmezsin… Fakat gönül sahibi yok mu? Senin halini o bilir işte! 3565
  • آنچ صاحب‌دل بداند حال تو ** تو ز حال خود ندانی ای عمو
  • Gaflet, dert, tembellik ve gönül karanlığı gibi ne varsa hepsi de yere mensup ve aşağılık bir şey olan tenden ileri gelir
  • بیان آنک هرچه غفلت و غم و کاهلی و تاریکیست همه از تنست کی ارضی است و سفلی
  • Gaflet, tenden ileri gelir. Ten, ruh oldu mu artık şüphesiz bir halde bütün sırları görür.
  • غفلت از تن بود چون تن روح شد ** بیند او اسرار را بی هیچ بد
  • Gök boşluğundan yeryüzü kalktı mı ne benim için gece ne gölge kalır, ne senin için.
  • چون زمین برخاست از جو فلک ** نه شب و نه سایه باشد نه دلک