English    Türkçe    فارسی   

3
3563-3572

  • Hepsi, birbirlerinin derdinden gafildir. Yalnız bilen ve kemale sahip olan kişiler, bunların dertlerini bilir.
  • هر یکی از درد غیری غافل اند ** جز کسانی که نبیه و کامل‌اند
  • Kösenin, başkalarının evinde olanları bildiği kadar kabasakal, kendi evindekini bilemez.
  • آنچ کوسه داند از خانه‌ی کسان ** بلمه از خانه خودش کی داند آن
  • Amca, sen, kendi halini bilmezsin… Fakat gönül sahibi yok mu? Senin halini o bilir işte! 3565
  • آنچ صاحب‌دل بداند حال تو ** تو ز حال خود ندانی ای عمو
  • Gaflet, dert, tembellik ve gönül karanlığı gibi ne varsa hepsi de yere mensup ve aşağılık bir şey olan tenden ileri gelir
  • بیان آنک هرچه غفلت و غم و کاهلی و تاریکیست همه از تنست کی ارضی است و سفلی
  • Gaflet, tenden ileri gelir. Ten, ruh oldu mu artık şüphesiz bir halde bütün sırları görür.
  • غفلت از تن بود چون تن روح شد ** بیند او اسرار را بی هیچ بد
  • Gök boşluğundan yeryüzü kalktı mı ne benim için gece ne gölge kalır, ne senin için.
  • چون زمین برخاست از جو فلک ** نه شب و نه سایه باشد نه دلک
  • Nerede bir gölge, gece yahut gölgelik varsa yerdendir; göklerden aydan değil!
  • هر کجا سایه‌ست و شب یا سایگه ** از زمین باشد نه از افلاک و مه
  • Duman, kıvılcımlar saçan ateşten meydana gelmez, daima odundan meydana gelir.
  • دود پیوسته هم از هیزم بود ** نه ز آتشهای مستنجم بود
  • Vehim, hataya düşer, yanılabilir. Fakat akıl, mutlaka isabet eder, yanılmaz. 3570
  • وهم افتد در خطا و در غلط ** عقل باشد در اصابتها فقط
  • Her ağırlık, her yorgunluk, tenin muktezasıdır. Cansa hafifliği yüzünden uçup durur.
  • هر گرانی و کسل خود از تنست ** جان ز خفت جمله در پریدنست
  • Kırmızı beniz kanın çokluğundandır, sarı yüz safranın oynamasındandır.
  • روی سرخ از غلبه خونها بود ** روی زرد از جنبش صفرا بود