English    Türkçe    فارسی   

3
3619-3628

  • Hatta zaten yalnız at değil, her hayvan, düşmanını, nişanından, eserinden tanır, bilir.
  • بل عدو خویش را هر جانور ** خود بداند از نشان و از اثر
  • Yarasacık gündüz uçamaz, hırsızlar gibi geceleyin çıkar, yayılır. 3620
  • روز خفاشک نیارد بر پرید ** شب برون آمد چو دزدان و چرید
  • Hayvanlardan hepsinden daha mahrum hayvan yarasadır. Meydanda ki güneşin düşmanıdır o.
  • از همه محروم‌تر خفاش بود ** که عدو آفتاب فاش بود
  • Fakat ne ben senin düşmanınım diye güneşe karşı koyabilir, ne nefretiyle onu uzaklaştırabilir!
  • نه تواند در مصافش زخم خورد ** نه بنفرین تاندش مهجور کرد
  • Güneş, yarasanın derdine, kahrına bakıp yüzünü döndürse, gizlense bu,
  • آفتابی که بگرداند قفاش ** از برای غصه و قهر خفاش
  • Güneşin son derece lütfuna, güneşin en üstün bir kemale sahip bulunuşuna delâlet eder. Yoksa hiç yarasa güneşe mâni olabilir mi?
  • غایت لطف و کمال او بود ** گرنه خفاشش کجا مانع شود
  • Düşmanlığa kalkışacaksan düşmanlık edebileceğin birisiyle savaş ki onu esir edebilmek mümkün olsun. 3625
  • دشمنی گیری بحد خویش گیر ** تا بود ممکن که گردانی اسیر
  • Karta, denizle nasıl savaşa girişebilir? Girişirse aptaldır, kendi saçını, sakalını yolar.
  • قطره با قلزم چو استیزه کند ** ابلهست او ریش خود بر می‌کند
  • Hilesi, saçından sakalından ileri gidemez ki. Nasıl olur da ayın odasındaki perdeyi yırtabilir?
  • حیلت او از سبالش نگذرد ** چنبره‌ی حجره‌ی قمر چون بر درد
  • Güneşe düşmanlık eden şu azara uğrar: Ey güneşin güneşine düşman olan,
  • با عدو آفتاب این بد عتاب ** ای عدو آفتاب آفتاب