- Ne şaşılacak şey… Hiç senin yanışınla onun ışığı, onun harareti azalır mı? Yahut da hiç sen yanıp yakılıyorsun diye gamlanır mı?
- ای عجب از سوزشت او کم شود ** یا ز درد سوزشت پر غم شود
- Onun merhameti, insanın merhametine benzemez. Çünkü insanın acımasında bir dert, bir elem vardır.
- رحمتش نه رحمت آدم بود ** که مزاج رحم آدم غم بود
- Mahlûkun acıması elemle karışıktır. Allah’ın rahmetiyle dertten de paktır, elemden de.
- رحمت مخلوق باشد غصهناک ** رحمت حق از غم و غصهست پاک
- Babam, Allah rahmetini şöyle bil: O rahmet, vehme bile sığmaz, yalnız eseri görünür.
- رحمت بیچون چنین دان ای پدر ** ناید اندر وهم از وی جز اثر
- Bir şeyi misal ve taklitle bilmekle o şeyin hakikatini bilmek arasındaki fark
- فرق میان دانستن چیزی به مثال و تقلید و میان دانستن ماهیت آن چیز
- Onun rahmet eserleriyle rahmet meyveleri meydandadır. Fakat onun mahiyetini ondan başka kim bilebilir? 3635
- ظاهرست آثار و میوهی رحمتش ** لیک کی داند جز او ماهیتش
- Kemal vasıflarının mahiyetleri, yalnız eser ve misalleriyle bilinir. Bundan başka bir tarzda kimsecikler bilemez.
- هیچ ماهیات اوصاف کمال ** کس نداند جز بثار و مثال
- Çocuk çiftleşmenin mahiyetini bilemez ki… Helva, yok mu? İşte onun gibi lezzetlidir dersen o başka.
- طفل ماهیت نداند طمث را ** جز که گویی هست چون حلوا ترا
- Fakat ey taklide yapışmış adam, çiftleşmede ki lezzet, helvada ki lezzete benzer mi? O nerede, bu nerede?
- کی بود ماهیت ذوق جماع ** مثل ماهیات حلوا ای مطاع
- Fakat sen çocuk gibisin de o akıllı adam, sana güzellikle o misali getirdi.
- لیک نسبت کرد از روی خوشی ** با تو آن عاقل چو تو کودکوشی
- Çocuk da işin mahiyet ve hakikatini bilmese bile misalle anlar hiç olmazsa. 3640
- تا بداند کودک آن را از مثال ** گر نداند ماهیت یا عین حال