- Sen görmüyorsun yoksa… Halim, selim sevgili, onunla zıt oldun mu yılanlaşır.
- تو نمیبینی که یار بردبار ** چونک با او ضد شدی گردد چو مار
- Hâlbuki ne eti başkalaştı, ne yağı… Sen onu kötü gördün de ondan kötüleşti!”
- لحم او و شحم او دیگر نشد ** او چنان بد جز که از منظر نشد
- Vekilin aşk yüzünden hiçbir şeye aldırış etmeyerek Buhara’ya dönmesi
- عزم کردن آن وکیل ازعشق کی رجوع کند به بخارا لاابالیوار
- Meryem’in mumunu bırak, yana dursun… Evet… O yanıp yakılan âşık, Buhara ya dönüyordu.
- شمع مریم را بهل افروخته ** که بخارا میرود آن سوخته
- Gönül, ne de sabırsızsın, ateşler içindesin. Yürü, Sadr-ı Cihan’a doğru kaç! 3790
- سخت بیصبر و در آتشدان تیز ** رو سوی صدر جهان میکن گریز
- Şu Buhara yok mu? Bilgi kaynağıdır. Kimde ateş varsa Buharalıdır zaten!
- این بخارا منبع دانش بود ** پس بخاراییست هر کنش بود
- Şeyhin huzurunda oldukça Buhara’dasın, sakın Buhara’yı hor görme!
- پیش شیخی در بخارا اندری ** تا به خواری در بخارا ننگری
- Şeyhin denize benzeyen gönlü taşar çekilir, taşar çekilir… Bu med ve cezir, o Buhara’ya horluktan başka bir surette gidene yol vermez.
- جز به خواری در بخارای دلش ** راه ندهد جزر و مد مشکلش
- Ne mutlu kişiye ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır!
- ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنکس را که یردی رفسه
- Sadr-ı Cihan’ın ayrılığı, o âşığın canına tesir etmiş, varlığını parçalamış gitmişti. 3795
- فرقت صدر جهان در جان او ** پاره پاره کرده بود ارکان او
- Diyordu ki, yine oraya gideyim, kâfir olmuşsam bile tekrar imana geleyim.
- گفت بر خیزم همآنجا واروم ** کافر ار گشتم دگر ره بگروم