English    Türkçe    فارسی   

3
391-400

  • O koyunları, hışımla paraladı gitti. Onlar, akıl çobanından göz yummuşlardı.
  • بر درید آن گوسفندان را بخشم ** که ز چوپان خرد بستند چشم
  • Onları, çoban ne kadar çağırdı da gelmediler… Çobanın gözüne toz, toprak serptiler.
  • چند چوپانشان بخواند و نامدند ** خاک غم در چشم چوپان می‌زدند
  • “ Yürü be, biz senden ziyade çobanız… Her birimiz başız, uluyuz. Böyle olduğu hâlde nasıl sana uyarız?
  • که برو ما از تو خود چوپان‌تریم ** چون تبع گردیم هر یک سروریم
  • Biz kurtlara lokmayız, senin adamın değil. Ateşin odunlarıyız, utanma arlanma yok bizde” dediler.
  • طعمه‌ی گرگیم و آن یار نه ** هیزم ناریم و آن عار نه
  • Bilgisizlik, akılda bir taassuptur ki buna tutulanların şehirlerinde kargalar şom, şom bağırışırlar, yerleri, yurtları harabeye döner. 395
  • حمیتی بد جاهلیت در دماغ ** بانگ شومی بر دمنشان کرد زاغ
  • Onlar mazlûmlar için kuyu kazdılar ama kazdıkları kuyuya kendileri düştüler, ah etmeye başladılar.
  • بهر مظلومان همی‌کندند چاه ** در چه افتادند و می‌گفتند آه
  • Yusufların derilerini yüzdüler, fakat kendi yaptıklarını birer birer buldular.
  • پوستین یوسفان بکشافتند ** آنچ می‌کردند یک یک یافتند
  • O Yusuf kimdir? Senin Hak arayan gönlün. O gönül, bir esir gibi senin yurdunda bağlıdır.
  • کیست آن یوسف دل حق‌جوی تو ** چون اسیری بسته اندر کوی تو
  • Bir Cebrail’i direğe bağlamış, koluna, kanadına yüzlerce yara açmış, perişan etmişsin de.
  • جبرئیلی را بر استن بسته‌ای ** پر و بالش را به صد جا خسته‌ای
  • Sonra da önüne kebap olmuş dana getiriyor, bazan da onu samanlığa götürüp 400
  • پیش او گوساله بریان آوری ** گه کشی او را به کهدان آوری