- Asıl ateş, esîrdedir. Yeryüzündeki onun ışığı, onun gölgesidir.
- عین آتش در اثیر آمد یقین ** پرتو و سایهی ویست اندر زمین
- Hulâsa ışık ve gölge, daima oynar durur, baki kalmaz… Yine koşa koşa madenine gider, aslına kavuşur.
- لاجرم پرتو نپاید ز اضطراب ** سوی معدن باز میگردد شتاب
- Boyun daima olduğu gibidir de gölgesi bir an kısalır bir an uzar.
- قامت تو بر قرار آمد بساز ** سایهات کوته دمی یکدم دراز
- Çünkü ışıkların hiç kimse sebat ettiğini görmemiştir; akisler yine döner; asıllarına, analarına giderler. 4225
- زانک در پرتو نیابد کس ثبات ** عکسها وا گشت سوی امهات
- Kendine gel… Ağzını yum; fitne, dudaklarını açtı… Kuru sözlere giriş, doğrusunu Allah daha iyi bilir!
- هین دهان بر بند فتنه لب گشاد ** خشک آر الله اعلم بالرشاد
- İyi anlayanları kötü hayallere düşmeleri
- ذکرخیال بد اندیشیدن قاصر فهمان
- Bu hikâye sone ermeden hasetçilerden bir kötü dumandır geldi.
- پیش از آنک این قصه تا مخلص رسد ** دود و گندی آمد از اهل حسد
- Ben, bundan korkmam ama bu tekme, belki bir gönlü saf kişinin ayağını çeler.
- من نمیرنجم ازین لیک این لگد ** خاطر سادهدلی را پی کند
- O Hakîmi Gaznevî, perde ardında kalanlara ne güzel manevi bir misal getirdi.
- خوش بیان کرد آن حکیم غزنوی ** بهر محجوبان مثال معنوی
- Sapıklar, Kur’an’da sözden, lâftan başka bir şey görmezlerse şaşılmaz ki 4230
- که ز قرآن گر نبیند غیر قال ** این عجب نبود ز اصحاب ضلال
- Körün gözüne, nurlarla dolu güneşin ışıkları gelmez de yalnız bir hararet gelir.
- کز شعاع آفتاب پر ز نور ** غیر گرمی مینیابد چشم کور