- Çalgıcılar, hanendeler, arkadaşlar istersin. O Kadîm Allah dağları senin huzuruna getirir.
- مطربان خواهی و قوال و ندیم ** کوهها را پیشت آرد آن قدیم
- Dağlar, sana çalgı çalarlar, şarkı okurlar, zurnacılık ederler. Hepsi de huzurunda yel gibi ses çıkarır, sesine ses verirler.”
- مطرب و قوال و سرنایی کند ** که به پیشت بادپیمایی کند
- Dudağı, dişi yokken dağın ses vermesi, feryat etmesi caiz oluyor ya… Bil ki velinin de ağızsız, dudaksız sözleri, feryatları var! 4275
- تا بدانی ناله چون که را رواست ** بی لب و دندان ولی را نالههاست
- O her şeyden arınmış mescidin cüzülerinden her an nağmeler çıkar. O nağmelerde her an, velinin can kulağına ulaşır.
- نغمهی اجزای آن صافیجسد ** هر دمی در گوش حسش میرسد
- Yanında oturanlar duymazlar, işitmezler de o duyar, işitir. Ne mutlu o cana ki gayba inanmıştır!
- همنشینان نشنوند او بشنود ** ای خنک جان کو به غیبش بگرود
- Velî, kendi kendine yüzlerce söz söyler, dinler de yanında oturan kokusunu bile alamaz!
- بنگرد در نفس خود صد گفت و گو ** همنشین او نبرده هیچ بو
- Lâmekân âleminden gönlüne yüzlerce sual, yüzlerce cevap gelir, menziline kadar erişir!
- صد سال و صد جواب اندر دلت ** میرسد از لامکان تا منزلت
- Bunları sen duyarsın da başkaları kulaklarını ağızlarına kadar yaklaştırsalar yine duymazlar! 4280
- بشنوی تو نشنود زان گوشها ** گر به نزدیک تو آرد گوش را
- Tutalım, velilerin sessiz, harfsiz sözlerini duymuyor, işitmiyorsun; işte gördün ya… Misli sende de var; neden inanmıyorsun a sağır!
- گیرم ای کر خود تو آن را نشنوی ** چون مثالش دیدهای چون نگروی
- Kendi anlayışındaki kusur yüzünden Mesnevi’yi kınamaya kalkışana cevap
- جواب طعنهزننده در مثنوی از قصور فهم خود
- Ey kınayan köpek, sen hav hav edip duruyor da Kur’an’ı kınamakla hükmünden kendimi kurtarırım mı sanıyorsun?
- ای سگ طاعن تو عو عو میکنی ** طعن قرآن را برونشو میکنی