English    Türkçe    فارسی   

3
4300-4309

  • Vakit var, tertemiz ve gür su da akıp gidiyor. Sudan ayrılırsın, ayrılık seni şahrem şahrem eder… Bundan önce davran da, 4300
  • وقت تنگ و می‌رود آب فراخ ** پیش از آن کز هجر گردی شاخ شاخ
  • Âbıhayat’la dolu olan ırmaktan su içmeye bak… İç de senden nebatlar bitsin!
  • شهره کاریزیست پر آب حیات ** آب کش تا بر دمد از تو نبات
  • Ey gafil susuz, biz velilerin sözlerinden Hızır’ın Âbıhayat’ını içmekteyiz, gel!
  • آب خضر از جوی نطق اولیا ** می‌خوریم ای تشنه‌ی غافل بیا
  • Bu gür suyu görmüyorsan bari körler gibi gel de testini suya daldır.
  • گر نبینی آب کورانه بفن ** سوی جو آور سبو در جوی زن
  • Bu ırmakta su var, bunu duydun ya… Köre, taklitle iş yapmak gerek!
  • چون شنیدی کاندرین جو آب هست ** کور را تقلید باید کار بست
  • Suyu sayıklayıp duran testini ırmağa daldır… Daldırınca ağırlaştığını anlarsın… 4305
  • جو فرو بر مشک آب‌اندیش را ** تا گران بینی تو مشک خویش را
  • Anlarsın da su olduğuna inanırsın, gönlün o zaman bu kuru taklitten kurtulur.
  • چون گران دیدی شوی تو مستدل ** رست از تقلید خشک آنگاه دل
  • Kör, ırmak suyunu açıkça göremez ama testinin ağırlaştığını anlayınca su olduğunu bilir.
  • گر نبیند کور آب جو عیان ** لیک داند چون سبو بیند گران
  • Çünkü testi önce hafifti, ırmağa daldırılınca ağırlaştı, içi hayli suyla doldu.
  • که ز جو اندر سبو آبی برفت ** کین سبک بود و گران شد ز آب و زفت
  • Evvelce her yel beni kapıp beni götürürdü, fakat şimdi ağırlaştım” beni yel kapamaz artık.
  • زانک هر بادی مرا در می‌ربود ** باد می‌نربایدم ثقلم فزود