- Benden emin olanları bilgimle korkuturum; korkanlarınsa korkularını teskin ederim.
- آمنان را من بترسانم به علم ** خایفان را ترس بردارم به حلم
- Ben yamacıyım, yamanması icap eden yeri yamarım. Herkese nabzına göre şerbet veririm. 4385
- پارهدوزم پاره در موضع نهم ** هر کسی را شربت اندر خور دهم
- Kişinin sırrı ağacın köküne benzer. Yaprakları, o kökten feyz alırda kupkuru gövdesinden çıkar, yeşerir.
- هست سر مرد چون بیخ درخت ** زان بروید برگهاش از چوب سخت
- Yapraklar, köke göredir. Ağaçta böyle olduğu gibi nefislerle akıllarda da böyledir.
- درخور آن بیخ رسته برگها ** در درخت و در نفوس و در نهی
- Vefa ağaçlarından göklere yücelmiş kollar, kanatlar var... Kökleri yerli yerinde de ferileri gökte.
- برفلک پرهاست ز اشجار وفا ** اصلها ثابت و فرعه فی السما
- Aşk yüzünden gökte kollar, kanatlar meydana gelirde Sadr-ı Cihan’ın gönlüne nasıl merhamet gelmez.
- چون برست از عشق پر بر آسمان ** چون نروید در دل صدر جهان
- Gönlünde o suçu affetme denizi dalgalanmaya başladı… Zaten gönülden gönüle pencere vardır! 4390
- موج میزد در دلش عفو گنه ** که ز هر دل تا دل آمد روزنه
- Gönülden gönüle pencere olduğu muhakkak. İki gönül iki ten gibi birbirinden ayrı ve uzak kalamaz.
- که ز دل تا دل یقین روزن بود ** نه جدا و دور چون دو تن بود
- İki kandilin yağ konan kapları birbirine bitişik değildir ama ışıkları katışmış birleşmiştir.
- متصل نبود سفال دو چراغ ** نورشان ممزوج باشد در مساغ
- Hiçbir âşık yoktur ki sevgilisinin vuslatını arasın. Dilesin de sevgilisi onu aramasın, dilemesin!
- هیچ عاشق خود نباشد وصلجو ** که نه معشوقش بود جویای او