Akıllıların gönülleri, mecburî kırılır… Dilediklerini yapamazlar, meyus olurlar. Âşıklarda ise yüzlerce ihtiyar var, dilediklerini yüzlerce kere yapabilirler, öyle olduğu halde ona tabi olurlar, gönülleri bu yüzden kırılır; emellerine bu yüzden erişememişlerdir. 4470
عاقلان اشکستهاش از اضطرار ** عاشقان اشکسته با صد اختیار
Akılı başında olanlar, bağla bağlanmış kullardır, âşıklar ise hürdür, şekerlenmiş, ballanmış canlardır onlar!
عاقلانش بندگان بندیاند ** عاشقانش شکری و قندیاند
Akıllıların yuları “zorla gelin” emridir; gönlünü kaptıranların baharı “dileyerek gelin” emri!
ائتیا کرها مهار عاقلان ** ائتیا طوعا بهار بیدلان
Peygamber aleyhisselâm’ın esirlere bakıp gülerek “Şaşarım bu kavme ki onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar” demesi
نظرکردن پیغامبر علیه السلام به اسیران و تبسم کردن و گفتن کی عجبت من قوم یجرون الی الجنة بالسلاسل و الاغلال
Peygamber, bir bölük esir gördü. Onları çekip sürüklüyorlardı, hepsi de feryadü figan ediyordu.
دید پیغامبر یکی جوقی اسیر ** که همیبردند و ایشان در نفیر
O sırları bilen aslan, zincirlere vurulmuş olduklarını gördü, gizlice onlara bakmaya başladı.
دیدشان در بند آن آگاه شیر ** می نظر کردند در وی زیر زیر
Her biri hiddetinden o Hak Peygambere dişlerini gıcırdatmakta, dudaklarını çiğnemekteydi. 4475
تا همی خایید هر یک از غضب ** بر رسول صدق دندانها و لب
Fakat bu kadar kızgın oldukları halde ağız açmaya kudretleri yoktu… Hepsi de on batmanlık kahır zincirine vurulmuştu.
زهره نه با آن غضب که دم زنند ** زانک در زنجیر قهر دهمنند
Memur, onları şehre doğru çekmekte, küfür ülkesinden alıp kahırla sürüklemekteydi.
میکشاندشان موکل سوی شهر ** میبرد از کافرستانشان به قهر
Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو