English    Türkçe    فارسی   

3
4489-4498

  • Dedik ki: Eğer Muhammed haksa meydana çıkart, değilse onu bize zebun et.
  • که اگر حقست او پیداش کن ** ور نباشد حق زبون ماش کن
  • Şimdi onun Allah yardımına mazhar olduğunu gördük işte… Biz, umumiyetle zulmetmişiz, o nur! 4490
  • چونک وا دیدیم او منصور بود ** ما همه ظلمت بدیم او نور بود
  • Bu, bize cevap: Dilediğiniz işte meydana çıktı, hanginizin doğru olduğu açığa vuruldu.”
  • این جواب ماست کانچ خواستید ** گشت پیدا که شما ناراستید
  • Sonra yine fikirlerindeki bu düşünceyi körletiyorlar, bu sözleri bırakarak diyorlardı ki:
  • باز این اندیشه را از فکر خویش ** کور می‌کردند و دفع از ذکر خویش
  • “Bu düşüncemiz de işimizin tersine gitmesinden meydana geldi; gönlümüzde onun doğru olduğuna dair bir düşüncedir peydahlandı.
  • کین تفکرمان هم از ادبار رست ** که صواب او شود در دل درست
  • Birkaç kere galip geldiyse ne oldu ki… Bundan ne çıkar? Zaman da herkese galebe çalıyor!
  • خود چه شد گر غالب آمد چند بار ** هر کسی را غالب آرد روزگار
  • Biz de zamaneden kâm aldık, bizim bahtımız da yaver oldu… Biz de ona birkaç kere üst geldik.” 4495
  • ما هم از ایام بخت‌آور شدیم ** بارها بر وی مظفر آمدیم
  • Sonra yine “O da mağlûp oldu ama mağlûp oluşu, bizim mağlup oluşumuz gibi çirkince, alçakça değildi.
  • باز گفتندی که گرچه او شکست ** چون شکست ما نبود آن زشت و پست
  • İyi bahtı o bozgunlukta, o mağlûbiyette bile ona el altından gizlice yüzlerce neşe verdi.
  • زانک بخت نیک او را در شکست ** داد صد شادی پنهان زیردست
  • Hatta o, hiç de mağlûba benzemiyordu. Ne gamı vardı, ne üzülüyordu” demekteydiler.
  • کو باشکسته نمی‌مانست هیچ ** که نه غم بودش در آن نه پیچ پیچ