English    Türkçe    فارسی   

3
4627-4636

  • Bize de insaf et, bizim de hakkımızı al… Çok perişanız… Bağdan da nasibimiz yok, gül bahçesinden de!
  • داد ده ما را که بس زاریم ما ** بی‌نصیب از باغ و گلزاریم ما
  • Her zayıf kişinin müşkülünü halledersin… Sivrisinek, zaten zayıflığın misalidir.
  • مشکلات هر ضعیفی از تو حل ** پشه باشد در ضعیفی خود مثل
  • Biz, zayıflıkla, kanadı kırık olmakla, acizlikle tanınmışız… Sen lütufla, yoksullara yardımla tanınmışsın.
  • شهره ما در ضعف و اشکسته‌پری ** شهره تو در لطف و مسکین‌پروری
  • Sen, kudret derecelerinin en sonuna varmışsın… Biz, acizliğin, zavallılığın son derecesine varmışız! 4630
  • ای تو در اطباق قدرت منتهی ** منتهی ما در کمی و بی‌رهی
  • İmdat et, bizi bu gamdan kurtar… Ey eli, Allah eli olan, elimizi tut!
  • داد ده ما را ازین غم کن جدا ** دست گیر ای دست تو دست خدا
  • Süleyman; Ey hak isteyen, kimden şikâyet ediyorsun? Söyle.
  • پس سلیمان گفت ای انصاف‌جو ** داد و انصاف از که میخواهی بگو
  • Kimdir o zalim ki ululuk satarak sana zulmetti, yüzünü, gözünü tırmaladı?
  • کیست آن کالم که از باد و بروت ** ظلم کردست و خراشیدست روت
  • Bizim zamanımızda zalim nerede? Şaşılacak şey… Nasıl oluyor da hapsedilmemiş, nasıl oluyor da bizim zindanımızda değil?
  • ای عجب در عهد ما ظالم کجاست ** کو نه اندر حبس و در زنجیر ماست
  • Bizim doğduğumuz gün zulüm öldü… Kimdir bizim zamanımızda zulmeden? 4635
  • چونک ما زادیم ظلم آن روز مرد ** پس بعهد ما کی ظلمی پیش برد
  • Nur geldi mi zulmet yok olur. Zulmün aslı ve arkası da zulmettir.
  • چون بر آمد نور ظلمت نیست شد ** ظلم را ظلمت بود اصل و عضد