English    Türkçe    فارسی   

3
4636-4645

  • Nur geldi mi zulmet yok olur. Zulmün aslı ve arkası da zulmettir.
  • چون بر آمد نور ظلمت نیست شد ** ظلم را ظلمت بود اصل و عضد
  • Bak, şeytanlar, bizim için çalışmada, kazanmada, bize hizmet etmede… Hizmetten çekinenler de zincirlerle bağlanmış, bukağılarına vurulmuş!
  • نک شیاطین کسب و خدمت می‌کنند ** دیگران بسته باصفادند و بند
  • Zalimler, Şeytan’ın iğvasiyle zulmederler, zalimlerin zulmünün aslı Şeytan’dan gelir… Şeytan, bağlarla bağlanmış, zincirlere vurulmuşken nasıl olup da zulümde bulunabilir?
  • اصل ظلم ظالمان از دیو بود ** دیو در بندست استم چون نمود
  • Allah, bize padişahlığı; halk göklere el açıp ağlamasın diye verdi.
  • ملک زان دادست ما را کن فکان ** تا ننالد خلق سوی آسمان
  • Ah ve feryatların yücelere çıkmasın, gökyüzüyle süha yıldızı ıstıraba düşmesin. 4640
  • تا به بالا بر نیاید دودها ** تا نگردد مضطرب چرخ و سها
  • Arş yetim feryadıyla titremesin, hiç kimse sitemle perişan olmasın diye bize saltanat ihsan etti.
  • تا نلرزد عرش از ناله یتیم ** تا نگردد از ستم جانی سقیم
  • Göklere “Yarabbi” sesi çıkmasın diye ülkelerde yol yordam olarak bu adaleti, bu ihsan kaidesini bir kanun haline getirdik.
  • زان نهادیم از ممالک مذهبی ** تا نیاید بر فلکها یا ربی
  • Ey mazlum gökyüzüne bakma… Zamanede gök gibi ihsan ve feyz sahibi bir padişahın var, dedi.
  • منگر ای مظلوم سوی آسمان ** کاسمانی شاه داری در زمان
  • Sivrisinek dedi ki: “Benim feryadım rüzgârın elinden… O bize zulüm ellerini uzattı, bize zulmetti.
  • گفت پشه داد من از دست باد ** کو دو دست ظلم بر ما بر گشاد
  • Onun zulmünden daraldık, onun yüzünden dudağımız yumulu, kanlar yutmaktayız! 4645
  • ما ز ظلم او به تنگی اندریم ** با لب بسته ازو خون می‌خوریم
  • Süleyman aleyhisselâm’ın açıklanan sivrisineğe düşmanını da mahkemeye getirmesini emretmesi
  • امرکردن سلیمان علیه السلام پشه‌ی متظلم را به احضار خصم به دیوان حکم