- Şimdi ben sana dilsiz, dudaksız yeniden yeniye eski sırlar söyleyeceğim dinle!
- با تو بی لب این زمان من نو بنو ** رازهای کهنه گویم میشنو
- Dilsiz, dudaksız söyleyeceğim, çünkü şu diller, dudaklar, bu nefesten ürkerler. Bu nefes, gizli bir ırmağın kıyısında yetişir, meyve verir! 4685
- زانک آن لبها ازین دم میرمد ** بر لب جوی نهان بر میدمد
- Şimdi can kulağını aç da “Allah dilediğini yapar sırrını duymaya hazırlan” dedi.
- گوش بیگوشی درین دم بر گشا ** بهر راز یفعل الله ما یشا
- Âşık, vuslata çağrıldığını duyunca yavaş yavaş kımıldanmaya başladı.
- چون صلای وصل بشنیدن گرفت ** اندک اندک مرده جنبیدن گرفت
- Âşık, topraktan da aşağıyı değil ya… Toprak bile sabah rüzgârının işvesiyle yeşiller giyinir, yokluktan başını kaldırır!
- نه کم از خاکست کز عشوهی صبا ** سبز پوشد سر بر آرد از فنا
- Meniden de aşağı değil ya… Meni bile Allah emrini duyar da güneş yüzlü Yusuflar meydana getirir!
- کم ز آب نطفه نبود کز خطاب ** یوسفان زایند رخ چون آفتاب
- Rüzgârdan da aşağı değil ya… Kün emrini işitir de rahimde tavus olur, güzel güzel söz söyleyen kuş kesilir! 4690
- کم ز بادی نیست شد از امر کن ** در رحم طاوس و مرغ خوشسخن
- Taştan, topraktan meydana gelen dağdan da aşağı değil ya... Deve doğurur da o deveden de deve yavrusu doğar!
- کم ز کوه سنگ نبود کز ولاد ** ناقهای کان ناقه ناقه زاد زاد
- Bunların hepsini bir tarafa bırak, yokluk koskoca bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar ondan doğmuyor mu?
- زین همه بگذر نه آن مایهی عدم ** عالمی زاد و بزاید دم بدم
- Âşık, sıçradı, titredi, neşeli neşeli bir iki döndü, bir iki çark vurdu… Yere kapandı, secdeye vardı!
- بر جهید و بر طپید و شاد شاد ** یک دو چرخی زد سجود اندر فتاد
- Âşığın kendine gelmesi ve sevgiliyi övmeye başlaması sevgilinin şükretmesi
- با خویش آمدن عاشق بیهوش و روی آوردن به ثنا و شکر معشوق