- Taştan, topraktan meydana gelen dağdan da aşağı değil ya... Deve doğurur da o deveden de deve yavrusu doğar!
- کم ز کوه سنگ نبود کز ولاد ** ناقهای کان ناقه ناقه زاد زاد
- Bunların hepsini bir tarafa bırak, yokluk koskoca bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar ondan doğmuyor mu?
- زین همه بگذر نه آن مایهی عدم ** عالمی زاد و بزاید دم بدم
- Âşık, sıçradı, titredi, neşeli neşeli bir iki döndü, bir iki çark vurdu… Yere kapandı, secdeye vardı!
- بر جهید و بر طپید و شاد شاد ** یک دو چرخی زد سجود اندر فتاد
- Âşığın kendine gelmesi ve sevgiliyi övmeye başlaması sevgilinin şükretmesi
- با خویش آمدن عاشق بیهوش و روی آوردن به ثنا و شکر معشوق
- Dedi ki: “Ey çevresinde canın tavaf edip durduğu Allah ankası… Şükrolsun, kaf dağından geri döndük,
- گفت ای عنقای حق جان را مطاف ** شکر که باز آمدی زان کوه قاف
- Ey aşkın kıyamet yerinde İsrafillik eden sevgili… Ey aşkın aşkı, ey aşkın dileği! 4695
- ای سرافیل قیامتگاه عشق ** ای تو عشق عشق و ای دلخواه عشق
- Bana hilât vermeden önce dilerim, kulağını pencereme daya…
- اولین خلعت که خواهی دادنم ** گوش خواهم که نهی بر روزنم
- Kalbim tertemizdir, bu yüzden halimi bilirsin… Ey kulları yetiştiren, ey kullarına lütuflarda bulunan sevgili, sözlerimi duy!
- گرچه میدانی بصفوت حال من ** بندهپرور گوش کن اقوال من
- Ey misli olmayan Sadr, nice zamandır halimi duymanı arzulayıp durdum. Bu arzuyla aklım, fikrim uçtu gitti.
- صد هزاران بار ای صدر فرید ** ز آرزوی گوش تو هوشم پرید
- Nice zamandır sözlerimi dinlemeni, derdimi duymanı, o cana canlar katan gülüşlerini,
- آن سمیعی تو وان اصغای تو ** و آن تبسمهای جانافزای تو
- Benim eksik, artık sözlerimi işitmeni, benim kötülükler düşünen canımın işvesini düşünüp durdum, özleyip yattım. 4700
- آن بنوشیدن کم و بیش مرا ** عشوهی جان بداندیش مرا