- İçinden öyle bir hay haydır coştu ki Buhara halkı etrafına toplandı.
- از دلش چندان بر آمد های هوی ** حلقه کرد اهل بخارا گرد اوی
- Hayran hayran söylemekte, hayran hayran ağlamakta, hayran hayran gülmekteydi. Kadın, erkek, büyük, küçük, herkes ona şaştı kaldı!
- خیره گویان خیره گریان خیرهخند ** مرد و زن خرد و کلان حیران شدند
- Bütün şehir, onun rengine boyandı; herkes, onunla beraber ağlamaya başladı. Kadın, erkek birbirine karıştı, kıyametten bir alâmet oldu! 4715
- شهر هم همرنگ او شد اشک ریز ** مرد و زن درهم شده چون رستخیز
- O anda gökyüzü yere, kıyameti görmedinse gör diyordu!
- آسمان میگفت آن دم با زمین ** گر قیامت را ندیدستی ببین
- Akıl, bu ne aşktır, bu ne haldir… Onun ayrılığına mı şaşmalı, kavuşmasına mı? Hangisi daha ziyade şaşılacak şey diye hayran olmuştu.
- عقل حیران که چه عشق است و چه حال ** تا فراق او عجبتر یا وصال
- Gök, o anda kıyametnameyi okumuş, saman uğrusuna kadar elbisesini yırtmıştı!
- چرخ بر خوانده قیامتنامه را ** تا مجره بر دریده جامه را
- Aşk, iki âleme de yabancıdır; aşkta yetmiş iki türlü divanelik var!
- با دو عالم عشق را بیگانگی ** اندرو هفتاد و دو دیوانگی
- Aşk, pek gizlidir ama şaşkınlığı meydanda… Padişahların canları bile ona hasret çekmektedir. 4720
- سخت پنهانست و پیدا حیرتش ** جان سلطانان جان در حسرتش
- Aşk dini, aşk mezhebi, yetmiş iki şeriatta da dışarıdır. Padişahların tahtları, aşka karşı alelâde bir tahta parçasından ibarettir.
- غیر هفتاد و دو ملت کیش او ** تخت شاهان تختهبندی پیش او
- Aşk çalgıcısı, semâ vaktinde şunu çalar: Kulluk bir bağdır, efendilik baş ağrısı!
- مطرب عشق این زند وقت سماع ** بندگی بند و خداوندی صداع