English    Türkçe    فارسی   

3
4724-4733

  • Kulluk da malûm sultanlık da… Âşıklık bu iki perdeden gizli!
  • بندگی و سلطنت معلوم شد ** زین دو پرده عاشقی مکتوم شد
  • Keşke varlığın bir dili olsaydı da varlardan perdeyi kaldırsa, hakikati anlatsaydı! 4725
  • کاشکی هستی زبانی داشتی ** تا ز هستان پرده‌ها برداشتی
  • Ey varlık nefesi, ona ait ne söylersen bil ki onun üstüne bir perde daha örttün.
  • هر چه گویی ای دم هستی از آن ** پرده‌ی دیگر برو بستی بدان
  • Onu anlamanın afeti, sözdür, haldir; kanı kanla yıkamanın imkânı yok!
  • آفت ادراک آن قالست و حال ** خون بخون شستن محالست و محال
  • Ben, onun sevdalılarının mahremiyim… Gece, gündüz kafes içinde ondan bahsetmedeyim!
  • من چو با سوداییانش محرمم ** روز و شب اندر قفص در می‌دمم
  • Ey can, pek sarhoşsun, pek kendinden geçmiş, pek perişan ve harap olmuşsun… Dün gece hangi yanına yattın ki?
  • سخت مست و بی‌خود و آشفته‌ای ** دوش ای جان بر چه پهلو خفته‌ای
  • Kendine gel, kendine… bu sırdan pek bahsetme; önce bir sıçra, kendine mahrem bir dost iste! 4730
  • هان و هان هش دار بر ناری دمی ** اولا بر جه طلب کن محرمی
  • Âşıksın, sarhoşsun, dilin açılmış… Allah, Allah… Sen, oluk üstünde bir devesin!
  • عاشق و مستی و بگشاده زبان ** الله الله اشتری بر ناودان
  • Dil, onun sırrından, onun nazından bahse kalkıştı mı gök, “Ey hakikatini güzelce örten Allah” demeye başlar.
  • چون ز راز و ناز او گوید زبان ** یا جمیل الستر خواند آسمان
  • Fakat aşkı örtmek nedir? Ateşi yün ve pamuk içinde gizlemek! Ne kadar örtersen o kadar meydana çıkar!
  • ستر چه در پشم و پنبه آذرست ** تا همی‌پوشیش او پیداترست