English    Türkçe    فارسی   

3
4801-4810

  • Ben neye ekeyim, burası korkulu bir yer… Neden elimdeki buğdayı yerlere saçayım deme.
  • پس چرا کارم که اینجا خوف هست ** من چرا افشانم این گندم ز دست
  • Ekin ekmeyi terk etmeyen, işten güçten kalmayan ekti de sen, kör gibi durup dururken ambarlar doldurdu.
  • و آنک او نگذاشت کشت و کار را ** پر کند کوری تو انبار را
  • O delikanlı da ümitle, neşeyle bir kapıyı çalıp duruyordu; nihayet bir gün sevgilisini tenhaca buldu, vuslatına erdi.
  • چون دری می‌کوفت او از سلوتی ** عاقبت در یافت روزی خلوتی
  • Bir gece bekçinin korkusundan kaçıp bir bağa girdi. Orada sevgilisini mum gibi buluverdi.
  • جست از بیم عسس شب او به باغ ** یار خود را یافت چون شمع و چراغ
  • O sebebi halk eden Allah’a o anda hamd ederek dedi ki. “Yarabbi, sen bekçiye rahmet et!” 4805
  • گفت سازنده‌ی سبب را آن نفس ** ای خدا تو رحمتی کن بر عسس
  • Bilinmez, anlaşılmaz sebepler halk etmişsin. Beni cehennem kapısından cennete almışsın!
  • ناشناسا تو سببها کرده‌ای ** از در دوزخ بهشتم برده‌ای
  • Hiç kimseyi, hiçbir şeyi hor görmeyeyim diye şu işe bunu sebep ettin.
  • بهر آن کردی سبب این کار را ** تا ندارم خوار من یک خار را
  • Ayak kırıldı mı Allah kanat ihsan eder. Kuyunun dibinden bile bir kapı açar da.
  • در شکست پای بخشد حق پری ** هم ز قعر چاه بگشاید دری
  • Sen ağaç üstünde ol, kuyu dibinde bulun, buna bakma… Beni gör, bana bak ki yolun anahtarı benim, yolu ben açarım der!”
  • تو مبین که بر درختی یا به چاه ** تو مرا بین که منم مفتاح راه
  • Kardeşim, gayrı bu hikâyenin arda kalan kısmını anlamak istersen dördüncü ciltte ara! 4810
  • گر تو خواهی باقی این گفت و گو ** ای اخی در دفتر چارم بجو