- Ananla, babanla munistin, Allah’tan başka munislerin sana vefakârsa hani o ünsiyet?
- انس تو با مادر و بابا کجاست ** گر بجز حق مونسانت را وفاست
- Hak’tan gayrı birisiyle dostluk, yerindeyse dadınla, lalanla ünsiyetin ne oldu? 550
- انس تو با دایه و لالا چه شد ** گر کسی شاید بغیر حق عضد
- Sütle, memeyle olan ünsiyetin kalmadı. Mektepten nefret ederdin, o nefret de geldi geçti.
- انس تو با شیر و با پستان نماند ** نفرت تو از دبیرستان نماند
- O ünsiyet, onların duvarına varan güneş ziyasından ibarettir. O akis güneşe gitti.
- آن شعاعی بود بر دیوارشان ** جانب خورشید وا رفت آن نشان
- Yiğidim, o ışık nereye düşerse sen ona âşık oluyorsun.
- بر هر آن چیزی که افتد آن شعاع ** تو بر آن هم عاشق آیی ای شجاع
- Her vara taallûk eden aşkın, Allah vasfından, meydana gelir, o şeyin yaldızından, o şeyin zahirî güzelliğinden değil.
- عشق تو بر هر چه آن موجود بود ** آن ز وصف حق زر اندود بود
- O şeyin altın yaldızı aslına gitti de bakırı kaldı mı insanın tabiatı doyar, onu boşlayıverir. 555
- چون زری با اصل رفت و مس بماند ** طبع سیر آمد طلاق او براند
- Onun yaldızlı, zahirî sıfatlarından ayağını çek. Bilgisizlikle kalpa pek hoş deme.
- از زر اندود صفاتش پا بکش ** از جهالت قلب را کم گوی خوش
- Kalplardaki o hoşluk, o güzellik eğretidir. O süsün, püsün altında süssüzlük vardır.
- کان خوشی در قلبها عاریتست ** زیر زینت مایهی بی زینتست
- Kalpın üstündeki altın, madenine gider. Sen de onun gittiği madene git.
- زر ز روی قلب در کان میرود ** سوی آن کان رو تو هم کان میرود