- Bir aya yakın bir müddet köyden köye dolaştılar. Çünkü köyün yolunu iyi bilmiyorlardı.
- قرب ماهی ده بده میتاختند ** زانک راه ده نکو نشناختند
- Kılavuzsuz yola gidene iki günlük yol, yüz yıllık yol olur.
- هر که در ره بی قلاوزی رود ** هر دو روزه راه صدساله شود
- Kâbe’ye delilsiz giden bu başı dönmüş zavallılar gibi zillete düşer.
- هر که تازد سوی کعبه بی دلیل ** همچو این سرگشتگان گردد ذلیل
- Ustaya müracaat etmeksizin bir sanat tutan kişi şehre de alay mevzuu olur, köye de! 590
- هر که گیرد پیشهای بیاوستا ** ریشخندی شد بشهر و روستا
- Doğuda da, batıda da anasız, babasız bir insan doğması pek nadirdir.
- جز که نادر باشد اندر خافقین ** آدمی سر بر زند بی والدین
- Bir işe girişen, çalışan kişi mal kazanır. Ama nadir olarak bir adam, bir hazine de bulabilir.
- مال او یابد که کسبی میکند ** نادری باشد که بر گنجی زند
- Fakat nerede bir Mustafa ki cismi can olsun da “Er rahman, Allemel Kur’an- Rahman, ona Kur’an’ı öğretti” sırrına ersin.
- مصطفایی کو که جسمش جان بود ** تا که رحمن علمالقرآن بود
- Ten ehlinin hepsi kalemle, okuyup yazmakla öğrenir, öğretir. Allah kereminin bolluğuyla kalemi, öğretiş ve öğrenişe vasıta halk etmiştir.
- اهل تن را جمله علم بالقلم ** واسطه افراشت در بذل کرم
- Oğul, her hırs sahibi mahrumdur. Harisler gibi öyle koşma, aheste aheste yürü. 595
- هر حریصی هست محروم ای پسر ** چون حریصان تگ مرو آهستهتر
- Şehirli ve çoluk çocuğu da o yolda karada yaşayan kuşun suda çektiği eziyet ve zahmet gibi eziyetler, zahmetler çektiler.
- اندر آن ره رنجها دیدند و تاب ** چون عذاب مرغ خاکی در عذاب