English    Türkçe    فارسی   

3
670-679

  • Asıl akıllı, fakat Allah mecnunu benim, bunu hatırında tut da şu kendimde olmayışımı mazur gör. 670
  • عاقل و مجنون حقم یاد آر ** در چنین بی‌خویشیم معذور دار
  • Bir insan, şer’an murdar olan hurma şarabı içse kendinde değilse şeriat, onu mazur tutar.
  • آنک مرداری خورد یعنی نبید ** شرع او را سوی معذوران کشید
  • Sarhoş ve esrarkeşin karı boşaması ve bir şey satması, makbul ve muteber değildir. O, çocuğa benzer, yaptığı affedilir, hürdür, serbesttir.
  • مست و بنگی را طلاق و بیع نیست ** همچو طفلست او معاف و معتقیست
  • Asıl tek padişah olan Allah’tan gelen sarhoşluksa insana yüz küpün şarabından ziyade tesir eder, yüz küpün şarabından ziyade adamın aklını alır.
  • مستیی کید ز بوی شاه فرد ** صد خم می در سر و مغز آن نکرد
  • Haydi yürü artık böyle adama nasıl teklif olabilir ki? At düştü, elsiz, ayaksız bir hâle geldi.
  • پس برو تکلیف چون باشد روا ** اسب ساقط گشت و شد بی دست و پا
  • Âlemde eşek sıpasına kim yük yükler? Ebumerre’ye kim Farsça okutabilir? 675
  • بار کی نهد در جهان خرکره را ** درس کی دهد پارسی بومره را
  • At topallamaya başladı mı, üstündeki yükü alırlar. Çünkü Allah “ Köre teklif yok” dedi.
  • بار بر گیرند چون آمد عرج ** گفت حق لیس علی الاعمی حرج
  • Ben de kendime karşı kör, fakat Allah’ı görür oldum. Şu halde azdan da affedilmişim, çoktan da!
  • سوی خود اعمی شدم از حق بصیر ** پس معافم از قلیل و از کثیر
  • Hâlbuki sen, dervişlikten dem vuruyorsun, kendinde olmadığını söylüyorsun, ebedî sarhoşlar gibi hayhuylarda bulunuyor, naralar atıyorsun.
  • لاف درویشی زنی و بی‌خودی ** های هوی مستیان ایزدی
  • Yeri gökten fark etmiyorum diyorsun ama Allah gayreti seni bir sınadı ki!
  • که زمین را من ندانم ز آسمان ** امتحانت کرد غیرت امتحان