- Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla da yağlar,
- پوست دنبه یافت شخصی مستهان ** هر صباحی چرب کردی سبلتان
- Devlet sahiplerinin yanına varıp “Evde yağlı yemek yedim” der,
- در میان منعمان رفتی که من ** لوت چربی خوردهام در انجمن
- Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlar.
- دست بر سبلت نهادی در نوید ** رمز یعنی سوی سبلت بنگرید
- “İşte sözümün doğruluğuna şahit... Bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil” demek isterdi. 735
- کین گواه صدق گفتار منست ** وین نشان چرب و شیرین خوردنست
- Karnı ise sessiz, sadasız “Allah, yalancıların düzenini kurutsun!
- اشکمش گفتی جواب بیطنین ** که اباد الله کید الکاذبین
- Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun.
- لاف تو ما را بر آتش بر نهاد ** کان سبال چرب تو بر کنده باد
- A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı.
- گر نبودی لاف زشتت ای گدا ** یک کریمی رحم افکندی به ما
- Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkarda derdine deva ederdi.” derdi.
- ور نمودی عیب و کژ کم باختی ** یک طبیبی داروی او ساختی
- Allah ”Ey eğri adam, kulağını, kuyruğunu sallama. Doğrulara, doğrulukları fayda verir” dedi. 740
- گفت حق که کژ مجنبان گوش و دم ** ینفعن الصادقین صدقهم
- A cenabet, mağarada eğri büğrü yatma. Neyin varsa göster, “doğrul, doğru ol”
- گفت اندر کژ مخسپ ای محتلم ** آنچ داری وا نما و فاستقم