English    Türkçe    فارسی   

3
76-85

  • Onlar pek kuvvetsiz. Pek lâtif ve semizdir. Fakat anaları pusudadır, onları korur.
  • بس ضعیف‌اند و لطیف و بس سمین ** لیک مادر هست طالب در کمین
  • Yavrusunun ardından feryad-ü figan ederek yüz fersah yol yürür, evlâdını arar durur.
  • از پی فرزند صد فرسنگ راه ** او بگردد در حنین و آه آه
  • Hortumundan ateşler saçar, dumanlar savurur. Yavrularına merhameti çoktur. Sakın ha yavrularını avlamayın” dedi.
  • آتش و دود آید از خرطوم او ** الحذر زان کودک مرحوم او
  • Yavrum, veliler de Allah çocuklarıdır. Onlar ortada olsun, olmasın… Allah, mallarını, canlarını korur, onların ahvalinden haberdardır.
  • اولیا اطفال حق‌اند ای پسر ** غایبی و حاضری بس با خبر
  • Sakın noksanlarını bulup aleyhlerine gıybet etme. Onlar için kin güden, onların öcünü alan Allah’tır. 80
  • غایبی مندیش از نقصانشان ** کو کشد کین از برای جانشان
  • Allah dedi ki: Bu veliler benim çocuklarımdır. Gariplik âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri.
  • گفت اطفال من‌اند این اولیا ** در غریبی فرد از کار و کیا
  • Halkı imtihan için hor ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de.
  • از برای امتحان خوار و یتیم ** لیک اندر سر منم یار و ندیم
  • Hepsi de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzilerimdir.
  • پشت‌دار جمله عصمتهای من ** گوییا هستند خود اجزای من
  • Sakın, sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir. Binlerce kişi arasında yüz binlerce kişidirler, fakat yine de hepsi bir vücuttur.”
  • هان و هان این دلق‌پوشان من‌اند ** صد هزار اندر هزار و یک تن‌اند
  • Öyle olmasaydı bir tek Musa, bir tek sopa ile Firavunun altını üstüne getirebilir miydi? 85
  • ورنه کی کردی به یک چوبی هنر ** موسیی فرعون را زیر و زبر