- Denizin dibinde inciler, taşlarla karışık olarak bulunur. Övülecek şeyler, ayıplar, kusurlar arasında olur.
- در تگ دریا گهر با سنگهاست ** فخرها اندر میان ننگهاست
- İsrailoğulları coşarak erkenden meydana doğru koştular.
- پس بجوشیدند اسرائیلیان ** از پگه تا جانب میدان دوان
- Firavun bu hileyle onları meydana götürünce güzelim yüzünü onlara gösterdi.
- چون بحیلتشان به میدان برد او ** روی خود ننمودشان بس تازهرو
- Gönüllerini aldı, ihsanlarda bulundu, vaatler etti.
- کرد دلداری و بخششها بداد ** هم عطا هم وعدهها کرد آن قباد
- Ondan sonrada “ Canınız için ne olur. Bu akşam hepiniz bu meydan da kalın, burada yatın uyuyun” dedi. 870
- بعد از آن گفت از برای جانتان ** جمله در میدان بخسپید امشبان
- Cevap vererek dediler ki, “Sana kulluk eder, sözünü dinler hatta dilersen burada bir ay otururuz”
- پاسخش دادند که خدمت کنیم ** گر تو خواهی یک مه اینجا ساکنیم
- Firavunun, doğum gecesi, İsrailoğullarını karılarından ayırdığına sevinerek meydandan şehre dönmesi
- بازگشتن فرعون از میدان به شهر شاد بتفریق بنی اسرائیل از زنانشان در شب حمل
- Firavunun, geceleyin “Bu gece doğum gecesi, fakat hepside karılarından ayrı” diye sevinerek geri döndü.
- شه شبانگه باز آمد شادمان ** کامشبان حملست و دورند از زنان
- Haznedarı İmran da yanındaydı. Onunla konuşa konuşa şehre geldi.
- خازنش عمران هم اندر خدمتش ** هم به شهر آمد قرین صحبتش
- Ona, “İmran, bu gece sen de burada yat, karının yanına gitme onunla buluşma” dedi.
- گفت ای عمران برین در خسپ تو ** هین مرو سوی زن و صحبت مجو
- İmran, “Peki, burada yatarım, senin gönlünün istediği şeyden başka bir şey düşünmem bile” dedi. 875
- گفت خسپم هم برین درگاه تو ** هیچ نندیشم بجز دلخواه تو