English    Türkçe    فارسی   

3
911-920

  • Geceleyin gökyüzünde o çocuğun yıldızı göründü, bizi kör etti.
  • شب ستاره‌ی آن پسر آمد عیان ** کوری ما بر جبین آسمان
  • O Peygamber’in yıldızı gökte yüceldi, biz de ağlamaya, yıldızlar gibi gözyaşları dökmeye başladık.”
  • زد ستاره‌ی آن پیمبر بر سما ** ما ستاره‌بار گشتیم از بکا
  • İmran, içinden sevindi, fakat zahiren “Eyvahlar olsun!” diye elini başına vurup,
  • با دل خوش شاد عمران وز نفاق ** دست بر سر می‌بزد کاه الفراق
  • Kızgın suratı asık bir halde deliller gibi akılsız.
  • کرد عمران خویش پر خشم و ترش ** رفت چون دیوانگان بی عقل و هش
  • Ve güya kendini bilmez bir halde müneccimlerin üstüne yürüyüp onlara bir hayli ağır sözler söyledi. 915
  • خویشتن را اعجمی کرد و براند ** گفته‌های بس خشن بر جمع خواند
  • Kendini meyus ve mahzun göstererek sevincini gizliyor, onlara oyun oynuyordu.
  • خویشتن را ترش و غمگین ساخت او ** نردهای بازگونه باخت او
  • “Padişahımızı aldattınız, hıyanetten, tamahtan vazgeçmediniz.
  • گفتشان شاه مرا بفریفتید ** از خیانت وز طمع نشکیفتید
  • Onu bu meydana kadar sürükleyip yüzünün suyunu döktünüz, şerefini hiçe saydınız.
  • سوی میدان شاه را انگیختید ** آب روی شاه ما را ریختید
  • Ellerinizi, göğüslerinize koyup padişahı dertlerden kurtaracağız diye vaatlerde bulundunuz” dedi.
  • دست بر سینه زدیت اندر ضمان ** شاه را ما فارغ آریم از غمان
  • Padişah da bunu duyunca “Hainler, dedi, ben de sizi asayım da görün. 920
  • شاه هم بشنید و گفت ای خاینان ** من بر آویزم شما را بی امان