- Geceleyin gökyüzünde o çocuğun yıldızı göründü, bizi kör etti.
- شب ستارهی آن پسر آمد عیان ** کوری ما بر جبین آسمان
- O Peygamber’in yıldızı gökte yüceldi, biz de ağlamaya, yıldızlar gibi gözyaşları dökmeye başladık.”
- زد ستارهی آن پیمبر بر سما ** ما ستارهبار گشتیم از بکا
- İmran, içinden sevindi, fakat zahiren “Eyvahlar olsun!” diye elini başına vurup,
- با دل خوش شاد عمران وز نفاق ** دست بر سر میبزد کاه الفراق
- Kızgın suratı asık bir halde deliller gibi akılsız.
- کرد عمران خویش پر خشم و ترش ** رفت چون دیوانگان بی عقل و هش
- Ve güya kendini bilmez bir halde müneccimlerin üstüne yürüyüp onlara bir hayli ağır sözler söyledi. 915
- خویشتن را اعجمی کرد و براند ** گفتههای بس خشن بر جمع خواند
- Kendini meyus ve mahzun göstererek sevincini gizliyor, onlara oyun oynuyordu.
- خویشتن را ترش و غمگین ساخت او ** نردهای بازگونه باخت او
- “Padişahımızı aldattınız, hıyanetten, tamahtan vazgeçmediniz.
- گفتشان شاه مرا بفریفتید ** از خیانت وز طمع نشکیفتید
- Onu bu meydana kadar sürükleyip yüzünün suyunu döktünüz, şerefini hiçe saydınız.
- سوی میدان شاه را انگیختید ** آب روی شاه ما را ریختید
- Ellerinizi, göğüslerinize koyup padişahı dertlerden kurtaracağız diye vaatlerde bulundunuz” dedi.
- دست بر سینه زدیت اندر ضمان ** شاه را ما فارغ آریم از غمان
- Padişah da bunu duyunca “Hainler, dedi, ben de sizi asayım da görün. 920
- شاه هم بشنید و گفت ای خاینان ** من بر آویزم شما را بی امان