English    Türkçe    فارسی   

4
1077-1086

  • Dünyada düşmanlar olmasaydı halktaki kızgınlık yatışır, geçer giderdi!
  • گر نبودی خصم و دشمن در جهان ** پس بمردی خشم اندر مردمان
  • Cehennem dediğin o kızgınlıktır... Düşmanlık gerek ki yaşasın. Yoksa merhamet, onu söndürüverirdi!
  • دوزخ آن خشمست خصمی بایدش ** تا زید ور نی رحیمی بکشدش
  • O vakit kahırsız ve kötülüksüz lütuf kalırdı; bu takdirde padişahlığın kemâli nasıl zahir olurdu ki?
  • پس بماندی لطف بی‌قهر و بدی ** پس کمال پادشاهی کی بدی
  • O münkirler, öğütçülerin sözlerine, getirdikleri misallere aldırış etmediler, onların sakallarına güldüler! 1080
  • ریش‌خندی کرده‌اند آن منکران ** بر مثلها و بیان ذاکران
  • İstersen sen de gül... Fakat a murdar, ne vakte dek yaşayacaksın, ne vakte dek?
  • تو اگر خواهی بکن هم ریش‌خند ** چند خواهی زیست ای مردار چند
  • Ey sevenler, niyaza başlayın, şad olun, bu kapıda yalvarın... Çünkü bu kapı, bugün açılacak!
  • شاد باشید ای محبان در نیاز ** بر همین در که شود امروز باز
  • Bahçede soğan, sarımsak vesaire gibi sebzelerin her birine ayrı bir evlek vardır.
  • هر حویجی باشدش کردی دگر ** در میان باغ از سیر و کبر
  • Her biri, kendi cinsiyledir, kendi evleğindedir... Yetişip olmak için orada rutubetten gıdalanır durur!
  • هر یکی با جنس خود در کرد خود ** از برای پختگی نم می‌خورد
  • Sen safran evleğisin, safran olur... Başka sebzelerle karışıp uzlaşma! 1085
  • تو که کرد زعفرانی زعفران ** باش و آمیزش مکن با دیگران
  • Ey safran, sudan gıdanı al da safran ol, zerdeye gir!
  • آب می‌خور زعفرانا تا رسی ** زعفرانی اندر آن حلوا رسی