English    Türkçe    فارسی   

4
1150-1159

  • Süleyman gibi vesvesesiz, hilesiz ol da cinle dev, senin de buyruğuna uysun! 1150
  • چون سلیمان باش بی‌وسواس و ریو ** تا ترا فرمان برد جنی و دیو
  • Senin hatemin bu gönüldür... Aklını başına al da dev, hatemini ağlamasın!
  • خاتم تو این دلست و هوش دار ** تا نگردد دیو را خاتم شکار
  • Avladı, ele geçirdimi artık sana boyuna Süleymanlık eder... Hatemli devden sakın vesselâm!
  • پس سلیمانی کند بر تو مدام ** دیو با خاتم حذر کن والسلام
  • Gönül, o Süleymanlık gelip geçici bir şey değildir... Sen zahiren de Süleymanlık etme kabiliyetindesin, içinde de o ehliyet var senin.
  • آن سلیمانی دلا منسوخ نیست ** در سر و سرت سلیمانی کنیست
  • Dev de bir zaman olur, Süleyman’lık eder ama her dokumacı nerden atlas dokuyacak?
  • دیو هم وقتی سلیمانی کند ** لیک هر جولاهه اطلس کی تند
  • Elini oynatır ama ikisinin arasında ne kadar fark var? 1155
  • دست جنباند چو دست او ولیک ** در میان هر دوشان فرقیست نیک
  • Şaire Padişahın ihsanı, Ebülhasan adındaki vezirin o ihsanı arttırması
  • قصه‌ی شاعر و صله دادن شاه و مضاعف کردن آن وزیر بوالحسن نام
  • Şairin biri, padişahtan elbise almak, rütbeye erişmek, ihsana nail olmak ümidiyle bir şiir yazıp götürdü.
  • شاعری آورد شعری پیش شاه ** بر امید خلعت و اکرام و جاه
  • Padişah ikram sahibiydi, şaire bin kırmızı altın verilmesini, bundan başka daha da ihsanlarda bulunmalarını emretti.
  • شاه مکرم بود فرمودش هزار ** از زر سرخ و کرامات و نثار
  • Veziri dedi ki: Bu pek az... Hiç olmazsa ona o bin altın ver de safayı hatırla gitsin!
  • پس وزیرش گفت کین اندک بود ** ده هزارش هدیه وا ده تا رود
  • Hatta böyle bir şaire senin gibi ihsanda avucu denize benzer bir padişahın ona bin altın vermesi bile azdır!
  • از چنو شاعر نس از تو بحردست ** ده هزاری که بگفتم اندکست