English    Türkçe    فارسی   

4
1158-1167

  • Veziri dedi ki: Bu pek az... Hiç olmazsa ona o bin altın ver de safayı hatırla gitsin!
  • پس وزیرش گفت کین اندک بود ** ده هزارش هدیه وا ده تا رود
  • Hatta böyle bir şaire senin gibi ihsanda avucu denize benzer bir padişahın ona bin altın vermesi bile azdır!
  • از چنو شاعر نس از تو بحردست ** ده هزاری که بگفتم اندکست
  • Vezir, padişaha, harmanın onda biri şaire verilsin diye geçmiş padişahların ihsanlarına dair hikâyeler söyledi, hikmetlerden bahsetti. 1160
  • فقه گفت آن شاه را و فلسفه ** تا برآمد عشر خرمن از کفه
  • Padişah da şaire on bin altınla değerli elbiseler verdi... Şairin içini şükür ve sena yurdu haline getirdi.
  • ده هزارش داد و خلعت درخورش ** خانه‌ی شکر و ثنا گشت آن سرش
  • Şair sonradan bu kimin gayretiyle oldu, padişaha benim ehliyetimi kim bildirdi diye araştırdı.
  • پس تفحص کرد کین سعی کی بود ** شاه را اهلیت من کی نمود
  • Dediler ki: adı da Hasan, huyu da Hasen olan vezir yok mu, işte o buna sebep oldu.
  • پس بگفتندش فلان‌الدین وزیر ** آن حسن نام و حسن خلق و ضمیر
  • Şair, bunu duyunca veziri methetti, bu hususta uzun bir kaside yazdı, vezirin evine gidip sundu.
  • در ثنای او یکی شعری دراز ** بر نبشت و سوی خانه رفت باز
  • (Bu kasidede padişahın methi hiç yoktu. Çünkü padişahın nimetleri, hilâtları, zaten dilsiz, dudaksız, padişahı methedip duruyordu!) 1165
  • بی‌زبان و لب همان نعمای شاه ** مدح شه می‌کرد و خلعتهای شاه
  • O şairin birkaç yıl sonra yine aynı ihsanlara nail olmak ümidiyle tekrar gelmesi, padişahın, âdeti veçhile bin dinar verilmesini emretmesi, yine adı Ebülhasan olan yeni vezirin, birçok masraflarımız var, hazine boş, ben onu, bu ihsanın onda biriyle bile hoşnut ederim demesi
  • باز آمدن آن شاعر بعد چند سال به امید همان صله و هزار دینار فرمودن بر قاعده‌ی خویش و گفتن وزیر نو هم حسن نام شاه را کی این سخت بسیارست و ما را خرجهاست و خزینه خالیست و من او را بده یک آن خشنود کنم
  • Birkaç yıl sonra şair, yine yok yoksun bir hale düştü, muhtaç oldu... rızıklanmak, ekin parası bulmak ümidiyle,
  • بعد سالی چند بهر رزق و کشت ** شاعر از فقر و عوز محتاج گشت
  • Dedi ki: Yokluk ve darlık zamanında sınanmış şeyi aramak, ona başvurmak daha iyi...
  • گفت وقت فقر و تنگی دو دست ** جست و جوی آزموده بهترست