English    Türkçe    فارسی   

4
120-129

  • O ahmak adam, sevgilisini yapayalnız görünce hemencecik kucaklamaya, öpmeye kalkıştı. 120
  • چونک تنهااش بدید آن ساده مرد ** زود او قصد کنار و بوسه کرد
  • O güzel, “Küstahlık etme, edepsizliğin lüzumu yok, aklını başına al” diye heybetle bir bağırdı.
  • بانگ بر وی زد به هیبت آن نگار ** که مرو گستاخ ادب را هوش دار
  • Âşık “Burası ıssız, halk yok... Su ortada, benim gibi de bir susuz!
  • گفت آخر خلوتست و خلق نی ** آب حاضر تشنه‌ی هم‌چون منی
  • Burada rüzgârdan başka kımıldayan yok... Kim var, kim bu açılıp saçılmamıza mâni olacak?” dedi.
  • کس نمی‌جنبد درینجا جز که باد ** کیست حاضر کیست مانع زین گشاد
  • Sevgili dedi ki: “A deli herif, meğerse sen budalaymışsın... Akıllılardan bir şey duymamış, işitmemişsin!
  • گفت ای شیدا تو ابله بوده‌ای ** ابلهی وز عاقلان نشنوده‌ای
  • Rüzgârı esiyor gördün mü bil ki burada onu bir estiren, bir harekete getiren var. 125
  • باد را دیدی که می‌جنبد بدان ** بادجنبانیست اینجا بادران
  • Allah sanatının dilediği gibi iş görme yelpazesi, bu rüzgârlara dokunmada, onu estirip durmada!
  • مروحهى تصريف صنع ايزدش ** زد بر اين باد و همىجنباندش
  • Bizim hükmümüzde olan ehemmiyetsiz ve cüz’i bir rüzgâr bile yelpazeyi sallamadıkça esmez.
  • جزو بادی که به حکم ما درست ** بادبیزن تا نجنبانی نجست
  • A aptal adam, bu cüz’i rüzgâr bile sen ve yelpaze olmadıkça meydana gelmez.
  • جنبش این جزو باد ای ساده مرد ** بی‌تو و بی‌بادبیزن سر نکرد
  • Dudaktaki nefes yeli de canın, bedenin emrine tabidir, onların emriyle harekete gelir.
  • جنبش باد نفس کاندر لبست ** تابع تصریف جان و قالبست