English    Türkçe    فارسی   

4
1280-1289

  • Hatta gaflete düşer de baş komaya kalkarsak bile bir pençe gelir, başımızı yerden iter, mâni olur... 1280
  • ور به غفلت ما نهیم او را جبین ** پنجه‌ی مانع برآید از زمین
  • Bu aşağılık kişiye baş koymayın, kendinize gelin... Bu bayağı adama secde etmeyin der” demekteydiler.
  • که منه آن سر مرین سر زیر را ** هین مکن سجده مرین ادبار را
  • Ben, bu cana canlar katan hikâyeyi anlatmaya kalkardım ama Allah gayreti olmasaydı!
  • کردمی من شرح این بس جان‌فزا ** گر نبودی غیرت و رشک خدا
  • Kanaat et, bu kadarcığını kabul eyle de başka bir vakit bunu anlatayım!
  • هم قناعت کن تو بپذیر این قدر ** تا بگویم شرح این وقتی دگر
  • Dev, adını Süleyman Peygamber taktı ama ancak çoluk çocuğu kandırmak için!
  • نام خود کرده سلیمان نبی ** روی‌پوشی می‌کند بر هر صبی
  • Namuzsuzun suretini, adını bırak... lâkaptan addan kaç, manaya yürü! 1285
  • در گذر از صورت و از نام خیز ** از لقب وز نام در معنی گریز
  • Onu halinden işinden sor... Onu halinde işinde ara!
  • پس بپرس از حد او وز فعل او ** در میان حد و فعل او را بجو
  • Süleyman aleyhisselâm’ın, Mescid-i Aksâ bittikten sonra ibadet etmek ve ibadet edenlerle itikâfa girenleri irşat eylemek için her gün mescide gelmesi ve mescitte otlar, kökler bitmesi
  • درآمدن سلیمان علیه‌السلام هر روز در مسجد اقصی بعد از تمام شدن جهت عبادت و ارشاد عابدان و معتکفان و رستن عقاقیر در مسجد
  • Her sabah Süleyman Mescid-i Aksâ’ya gelir, tam bir ihlâsla Allah’a ibadet ederdi.
  • هر صباحی چون سلیمان آمدی ** خاضع اندر مسجد اقصی شدی
  • Her gün, mescitte yeni bir otun bittiğini görür, adın nedir, ne faydan var?
  • نوگیاهی رسته دیدی اندرو ** پس بگفتی نام و نفع خود بگو
  • Ne biçim ilâçsın, nesin, sana ne derler... Kime ziyansın, faydan kime? diye sorardı.
  • تو چه دارویی چیی نامت چیست ** تو زیان کی و نفعت بر کیست