English    Türkçe    فارسی   

4
1296-1305

  • Bu akıl, öğrenmeye ve anlamaya kabiliyetlidir. Ama vahiy sahibi ona öğretir.
  • قابل تعلیم و فهمست این خرد ** لیک صاحب وحی تعلیمش دهد
  • Bütün sanatlar, şüphe yok ki önce vahiyden meydana gelir, fakat sonra akıl, onların üstüne bazı şeyler katar!
  • جمله حرفتها یقین از وحی بود ** اول او لیک عقل آن را فزود
  • Dikkat et de bak! Bizim bu aklımız, hiçbir sanatı, usta olmadıkça öğrenebiliyor mu?
  • هیچ حرفت را ببین کین عقل ما ** تاند او آموختن بی‌اوستا
  • Hile kılı kırk yarar ama usta olmadıkça hiçbir sanatı elde edemez!
  • گرچه اندر مکر موی‌اشکاف بد ** هیچ پیشه رام بی‌استا نشد
  • Sanat bilgisi, bu akılla olsaydı ustasız bir sanat meydana gelirdi! 1300
  • دانش پیشه ازین عقل ار بدی ** پیشه‌ی بی‌اوستا حاصل شدی
  • Âlemde mezar kazıcılık ve mezar yokken Kaabil’in mezar kazıcılığını kargadan öğrenmesi
  • آموختن پیشه گورکنی قابیل از زاغ پیش از آنک در عالم علم گورکنی و گور بود
  • Mezar kazma, en bayağı bir sanat... Düşünceden, düzenden, fikirden doğacak değil ya!
  • کندن گوری که کمتر پیشه بود ** کی ز فکر و حیله و اندیشه بود
  • Fakat Kaabilde bu anlayış olsaydı Hâbili başı üstünde taşır mıydı?
  • گر بدی این فهم مر قابیل را ** کی نهادی بر سر او هابیل را
  • Ben bu ölüyü, bu kana, toprağa karışmış ölüyü ne yapayım, nasıl yok edeyim der miydi?
  • که کجا غایب کنم این کشته را ** این به خون و خاک در آغشته را
  • Bir de gördü ki bir karga, ölü bir kargayı ağzına almış, hemen geldi...
  • دید زاغی زاغ مرده در دهان ** بر گرفته تیز می‌آمد چنان
  • Havadan indi Kaabil’e öğretmek için mezar kazıcılığına başladı. 1305
  • از هوا زیر آمد و شد او به فن ** از پی تعلیم او را گورکن