English    Türkçe    فارسی   

4
1336-1345

  • Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
  • حال که آخر زو پشیمان می‌شوی ** گر بود این حال اول کی دوی
  • Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
  • پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا
  • Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar!
  • چون قضا آورد حکم خود پدید ** چشم وا شد تا پشیمانی رسید
  • Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdir... Bu pişmanlığı bırak da Allah’a tap!
  • این پشیمانی قضای دیگرست ** این پشیمانی بهل حق را پرست
  • Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun! 1340
  • ور کنی عادت پشیمان خور شوی ** زین پشیمانی پشیمان‌تر شوی
  • Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider!
  • نیم عمرت در پریشانی رود ** نیم دیگر در پشیمانی رود
  • Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!
  • ترک این فکر و پریشانی بگو ** حال و یار و کار نیکوتر بجو
  • Elinde daha iyi bir iş yoksa pişmanlığın neye? Neyi fevt ettin de pişman oluyorsun ki?
  • ور نداری کار نیکوتر به دست ** پس پشیمانیت بر فوت چه است
  • Eğer biliyorsan bilirsin ki doğru yol, Allah’a tapmaktan ibarettir... Yok bilmiyorsan herhangi bir şeyin kötü olduğunu nasıl bilirsin ki?
  • گر همی دانی ره نیکو پرست ** ور ندانی چون بدانی کین به دست
  • İyiyi bilmedikçe kötüyü bilemezsin... Ey yiğit zıt, zıddıyla görülebilir. 1345
  • بد ندانی تا ندانی نیک را ** ضد را از ضد توان دید ای فتی