English    Türkçe    فارسی   

4
1364-1373

  • O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır... Suyun letafeti yüzünden oynar durur!
  • آن خیال باغ باشد اندر آب ** که کند از لطف آب آن اضطراب
  • Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur! 1365
  • باغها و میوه‌ها اندر دلست ** عکس لطف آن برین آب و گلست
  • O neşe selvisinin aksi olmasaydı Allah bu âleme aldanış yeri demezdi.
  • گر نبودی عکس آن سرو سرور ** پس نخواندی ایزدش دار الغرور
  • Bu aldanış şudur; yani bu hayal, erlerin, gönülleriyle canlarının aksinden hâsıl olmuştur.
  • این غرور آنست یعنی این خیال ** هست از عکس دل و جان رجال
  • Bütün aldananlar, cennet budur sanarak bu akse gelmişlerdir.
  • جمله مغروران برین عکس آمده ** بر گمانی کین بود جنت‌کده
  • Asıl bağlardan, bahçelerden kaçarlar da bir hayalle eğlenir kalırlar!
  • می‌گریزند از اصول باغها ** بر خیالی می‌کنند آن لاغها
  • Fakat bu gaflet uykusu başa geldi de uyandılar mı doğruyu görürler ama o görüşte ne fayda var? 1370
  • چونک خواب غفلت آیدشان به سر ** راست بینند و چه سودست آن نظر
  • Sonra mezarlığa bir feryad u figandır, bir ahu vahdır düşer... Kıyamete kadar bu yanılmalarına hasret çekip dururlar!
  • بس به گورستان غریو افتاد و آه ** تا قیامت زین غلط وا حسرتاه
  • Ne mutlu o kişiye ki ölümden önce öldü... Yani bu üzümün aslından bir koku elde etti!
  • ای خنک آن را که پیش از مرگ مرد ** یعنی او از اصل این رز بوی برد
  • Mescid-i Aksâ’nın bir bucağında keçiboynuzu bitmesi ve Süleyman aleyhisselâm’ın o otla konuşması, Süleyman’a hasiyetini ve adını söyleyince Süleyman’ın gamlanması
  • قصه‌ی رستن خروب در گوشه‌ی مسجد اقصی و غمگین شدن سلیمان علیه‌السلام از آن چون به سخن آمد با او و خاصیت و نام خود بگفت
  • Derken Süleyman bir bucakta başağa benzer bir yeni otun bitmiş olduğunu gördü.
  • پس سلیمان دید اندر گوشه‌ای ** نوگیاهی رسته هم‌چون خوشه‌ای