English    Türkçe    فارسی   

4
1585-1594

  • Fakih, o yola sapınca hemen başından kavuğunu kaptı, işini başarmak için koşup gitmeye başladı. 1585
  • در ربود او از سرش دستار را ** پس دوان شد تا بسازد کار را
  • Fakih arkasından bağırdı: oğul, sarığı çöz de öyle götür!
  • پس فقیهش بانگ برزد کای پسر ** باز کن دستار را آنگه ببر
  • Böyle dört kanatla uçar gibi gidiyorsun ama götürdüğün hediyeyi bir aç da gör!
  • این چنین که چار پره می‌پری ** باز کن آن هدیه را که می‌بری
  • Onu, elceğezinle bir aç, ovala da sonra götür, sana helâl ettim!
  • باز کن آن را به دست خود بمال ** آنگهان خواهی ببر کردم حلال
  • Hırsız, kaçarken sarığı çözer çözmez içinden yola yüz binlerce bez parçası dökülüverdi!
  • چونک بازش کرد آنک می‌گریخت ** صد هزاران ژنده اندر ره بریخت
  • O bir şeye yaramaz, o olmayasıca sarığından kala kala hırsızın elinde ancak bir arşın doğru düzen bezceğiz kaldı! 1590
  • زان عمامه‌ی زفت نابایست او ** ماند یک گز کهنه‌ای در دست او
  • Hırsız, elindekini yere vurup “A aşağılık adam, bu hileyle beni işimden gücümden ettin” dedi.
  • بر زمین زد خرقه را کای بی‌عیار ** زین دغل ما را بر آوردی ز کار
  • Dünyanın dünya ehline hal diliyle, ondan vefa umanlar ve bu tamahta bulunanlara vefasızlığını söyleyerek nasihat vermesi
  • نصیحت دنیا اهل دنیا را به زبان حال و بی‌وفایی خود را نمودن به وفا طمع دارندگان ازو
  • Fakih dedi ki: “Hileyle seni yolundan alıkoydum ama nasihat yollu işi de anlattım!
  • گفت بنمودم دغل لیکن ترا ** از نصیحت باز گفتم ماجرا
  • Dünya da böyledir işte... Bir hoşça açılır saçılır ama vefasızlığını da bağıra bağıra söyler!
  • هم‌چنین دنیا اگر چه خوش شکفت ** بانگ زد هم بی‌وفایی خویش گفت
  • Bu oluş ve bozuluş âleminde o hile, oluştur, nasihat da bozulmuş üstadım!
  • اندرین کون و فساد ای اوستاد ** آن دغل کون و نصیحت آن فساد